"Laura," Gözlerimden bir damla daha yaş düştüğünde buna katlanamıyormuş gibi baktı ama asıl yaşlara birkaç hafta sonra kendisi sebep olacaktı. "Bilmiyorsun."

Saatlerdir konuşmuyordum bu yüzden sesim çatallı çıktı. "Bilmiyormuşum." diye mırıldandım. Onu gördüğüm anda üstüne atlamak, tehditler savurmak ve nefretimi hissettirmek istemiştim ama hiçbirini yapamıyordum. Kağıdı bacağım yanına vurarak bıraktım. "Bana bunları yapacaktın... hepsini, tek tek." Hıçkırığım boğazıma takıldı. "Bu iş bittiğinde kafama bir silah dayasan daha iyi olurdu."

Başını iki yana sallamaya başladı. "Hiçbiri gerçekleşmeyecek."

Onu duymadım ve ağlamaklı bir ifadeyle şömineye döndüm. Ne kadar konuşursa konuşsun onu dinlemeyecektim. "Burayı ateşe vermek bile sana olan hislerimi yatıştırmayacak. Hiçbiri işe yaramadı." dedim masaya sıraladıklarıma bakarak. Sinirden titreyen parmaklarımı zapt edemedim. "Benden nefret etmeni gerektirecek bir şey yapmadım ama sen tanımadan bu kararı verdin. Okumadığım için benimle alay ettin ama sen hayatımı mahvedecekmişsin. Beni ölümden beter edeceğini bile bile yollayacaktın. Başka bir kıtaya, dilini bilmediğim bir yere, kendinden en uzak noktaya... Ailem dediğim iki kişi olduğunu bilerek, aylarca sana onlarla görüşmek istediğimi söylediğimi hatırlayarak, onlar olmadan nefes alamayacağımı bilerek beni resmen buradan sürgün edecektin!"

Göz bile kırpmadan ona döndüm ve içimdeki her duyguyu öldürerek baktım. Hala hiçbir şey dememişti, öğrendiğime inanmak istemiyordu. Buz gibi avucunu yanağıma koydu. "Hayır."

"Senden nefret ediyorum!" diye bağırdım. Hala tuttuğum kağıdı aşağıya fırlattım ve ağlarken bağırmaya devam ettim. "Hayır desem bile beni yollayacak gücün var. Beni yerleştireceğin yerden dışarıya adım atmama bile izin vermeyecektin. Beni resmen hapsedecektin, hayatımı elimden alacaktın! Başka bir yerde sıfırdan başlamamı isteyecektin, buna gücüm olmadığını bile bile! Evime olan sevgimi görmezden gelerek! Beni mahvedecektin!"

Masanın kenarlarını dengemi kaybedecekmiş gibi sıktığımda King bana yaklaştı. Başımın arkasına elini koyduğunda yüzümü ona yasladım, nefesimi toparlamaya çalışıyordum. "Yemin ediyorum Laura, yapmayacaktım."

"Yalancısın. Eğer bulmasaydım evden beni kovduğun gün bunları söyleyecektin. Okumamamı fırsata çevirdin. Belki de hiçbir şey açıklamayacak, direkt olarak beni bir uçağa koyacaktın. Bir eşyaymışım gibi! Kurtulman gereken eski bir çöp gibi!"

Ağlayışım ve hıçkırıklarım nefes almama engel oldu, kendimi sakinleştirmek için ihtiyacım olan hiçbir şeyi yapamadım. King elini başımın arkasına koyduğunda ona yaslandım. Ne yaptığımın farkındaydım ve bu haldeyken bile ona sarılıp ağlıyor olmak kendimden nefret ettirecekti ama elimde değildi. Gömleğine yapıştım.

"Beni dinleyeceksen konuşacağım Laura." dedi kulağımın yanında.

"Bunu yaptığına inanamıyorum."

Konuşmuyordu çünkü sözlerini duymuyordum. Derin bir nefes çekti ve kollarını belime sararak beni masadan kaldırdı. Kalçalarımdan tuttu, solumuzda kalan üçlü koltuğa doğru yürüdü. Kolumu kaldıracak halim yok gibi davranıyordum ve aslında konuşmaya gücüm yoktu. Beni indirmeden koltuğa oturdu, boynunun üstünde gözyaşlarımı akıtmaya devam ettim.

"Bana söylemeyecektin."

Saçlarıma dokundu ve fısıldıyor gibi "Söylemeyecektim." dedi.

Tutunduğum omzundan ayrılmadım ama bu kez yüzünü görmemek için hareket etmiyordum. "Shannon'ın sahip olduğum tek kişi olduğunu biliyordun. Sana kendim anlattım. Sana onu görmek için yalvardım ve neden çıkamadığımı açıkladığında senin için sustum. Bunu yapacak kadar kötü olduğunu bilmiyordum. Karşımdakini insan yerine koymuyorum dedin, beni de koymamışsın."

OyunWhere stories live. Discover now