make a wish, make it true

39 6 10
                                    

bizim ganqing yazma perileri

...

Lilith Üniversitesi. Ülkenin akla ilk gelen üniversitelerinin başında yer alan ve her öğrencinin hayalini süsleyen uluslararası ama geleneksel bir okul. Okula girmek için sergilemeniz gereken çaba bir kenara, bu okul eğitimin zorluğundan yakınıp okuldan ayrılan öğrencileriyle de biliniyor.

Tabi böylesine bir okula her seferinde sadece bir kişi geç kalırdı.

Bir yandan dersin son on dakikasına yetişmek için koşarken diğer yandan okula girdiğinden beri kaçıncı olduğunu sayamadığı kez verdiği kararlar yüzünden kendine küfretti Ganyu. Önceki gece çalışırken -kim bilir saat kaçta- masasında uyuyakalmış olmalıydı. Yaoyao olmasa uyuklamaya devam edeceği kesindi. Bu durum karşısında elinde olmasa da iç geçirdi.

Biraz düşününce bu ona fayda sağlamıyor da değildi. Ezeli rakibi Keqing'i daha az görmesi için eline geçen nadir fırsatlardan biriydi. Bölümleri birbirinden tamamen farklı olsa da aynı ek dersleri alıyorlardı. Ganyu'nun çoğu derse geç kalmasına ve günün yarısını uykusu yüzünden sersemlemiş olarak geçirmesine rağmen derslerinde kazandığı üstün başarı, aynı zamanda lavanta saçlı kızın düşmanlığını kazanması için yeterliydi.

Tam da haline şükür etmeye başlamışken kampüsün girişine vardığını gördü. Okulun evine yakın olması bu üniversiteyi seçme nedenlerinden biriydi.

Okulun içine adımınızı attığınızda bağışçıların parayı esirgenmediğini anlayabiliyordunuz. Liyue işçiliğinden geçmiş nefes kesici mimarisi bir kenara, öğrencilerin ihtiyaç duyduğu her şey bu okulda bulunuyordu. Neredeyse bütün spor alanlarında kendinizi geliştirebilmenize olanak sağlayan antrenman yerlerinden, Teyvat'ın en eski arşivlerinden çıkma kitapların bile bulunduğu büyük bir kütüphaneye, Sumeru'dan getirilmiş ve alanında ünlü profesörlere kadar bir çok etken ile öğrencilerin birinci tercihi olması şaşırtmıyordu.

"Ganyu, yine mi geç kaldın?! Tanrılarım, Yaoyao mu uyandırdı?"

Kendisini dalıp gittiği düşüncelerinden alıkoyan kişi nerdeyse onunla büyüyen, hatta kardeşi gibi gördüğü Yanfeiydi.

"Ah, selam Yanfei... Sanırım bunu teneffüste konuşmamız daha iyi. Geç kalıyorum. Üstelik Hu Tao seni beklemiyor mu?" Bunu derken hızlıca saatine göz atıp başıyla Hu Tao'yu gösterdi.

Yanfei kaşlarını çattı. "Hu Tao mu? Onun şu an derste olması gerekiyor, az önce onu derste gördüğüme yemin edebilirim. Tabi aptal gibi dersten çıkıp- Oh."

Bu onun Hu Tao'yu görmeden önce sarf edilmiş son sözleriydi. Yanfei'nin anlık dikkat dağınıklığından faydalanan Ganyu sessiz ve hızlı adımlarla onların yanından ayrıldı.

Başı o an için dertten kurtulmuş olsa da sınıfa yaklaştıkça daha da kötüsünün geldiğini hissediyordu. Ne yani, bir gün için o aptal hasta olup gelmese kıyamet mi kopardı?

Koparmış. Sınıfa girdiğinde, günlerini duvara kafa atarak geçirmesine neden olan kızın sırasının boş olduğunu gördü. Archonlar, kırk yılda bir dileğinin kabul olacağını bilseydi hakkını kesinlikle buna harcamazdı. Bıyık altından sessizce küfredip sırasına geçti. Basit bir dilek yüzünden ölmezdi, değil mi?

Duygu karmaşası içinde nasıl bir tepki vermesi gerektiğini hala çözememişken duyduğu teneffüs zili ile yerinden sıçradı. Şimdiden ders bitmiş miydi?

Hızla eşyalarını toplayıp binanın dışına ilerlemeye başladı. Sıradaki dersinden önce bir saatlik boşluğu vardı ve bu boşluğu ders açığını kapatmakla geçirmesi gerekiyordu.

Sanki hiç geç kalmamış veya bedduası tutmamış gibi koridorun ortasında yürürken üst dönemden tanıdığı yakın bir arkadaşı tarafından çağrılmıştı.

"Ganyu! Seni bana Rex Lapis göndermiş olmalı." dedi Ningguang elini Ganyu'ya sallayarak. Ganyu karşılığında gülümsedi ve kadının kırmızının en cezbedici tonuna sahip gözlerine baktı. Archonlar biliyordu ya, Ganyu onunla aynı dönemde olmadığı için defalarca kez şükrediyordu.

Ningguang sonsuz olduğu söylenen parası ve delice hırsıyla bilinirdi. Bir şeyi elde etmek istiyorsa kamyonlar dolusu para harcamaktan, her türlü yola başvurmaktan çekinmezdi. Elbette böyle bir kadında alanında birinci olmayı başka kimseye bırakacak göz yoktu. Ganyu'nun "Asla Düşman Edilmemesi Gerekenler" listesinin başına adı kırmızı kalemle yazılmış, altı özenle çizilmişti.

"Selam Ningguang." dedi elini sarışın kadına doğru sallayarak. Ningguang'ın yüzüne muzip bir gülümseme otururken daha kısa boylu kadın gerildiğini hissetti. "Nasıl yardımcı olabilirim?"

"Bilirsin ya, Keqing bugün yatak döşek hasta olduğundan gelemedi. Aptal kız bugün az kalsın derse geliyordu. Ona basit bir ek ders için gelmemesi gerektiğini söylediğimde telefonu suratıma kapattı. Sadede gelirsek, ben de onu engellemek için notları ona götüreceğimi söylemek zorunda kaldım." Ningguang sahte bir şekilde iç geçirdi. "Ne var ki acil bir işim çıktı, derslerin bittiyse bu notları benim için ona iletebilir misin?"

Ganyu, Ningguang'a Keqing'i nerden tanıdığını sorabilirdi. Ya da kendisinin de acil bir işi olduğunu söyleyebilirdi. Ya da hiç bahanelere girişmeden doğrudan Keqing'den ne denli nefret ettiğinden bahsedebilirdi. Ancak Ningguang o kırmızı gözleriyle ruhunu delercesine ona bakarken tek yapabildiği çaresiz bir kabullenişti, bu her ne kadar o kızın evine gitmek zorunda olması anlamına gelse de.

"Tabi, ben hallederim. Bir dahaki derse girmezsem bir sorun olmayacaktır." dedi her zamanki prova edilmiş nazik gülümsemesiyle.

Ningguang ellerini çırptı. "Harika! Sana adresi mesaj atarım. Ah bir de, lütfen benim için o inatçı aptala yardım istemenin normal olduğunu söyleyebilir misin? Eğer bir kez daha beni meşgule atar veya suratıma telefonu kapatacak olursa kapısında biteceğimi de."

Ganyu başını sallayıp hızla çıkışa ilerledi. Ningguang'la yakın arkadaşı Beidou sayesinde tanışıyordu, aslında birbirlerini lise yıllarından beri tanıdıklarını söylemek yanlış olmazdı. O zamanlar Ganyu insanların içine çıkmaktan pek hoşlanmazdı, yine de Beidou mavi saçlı kızdan büyük olmasına rağmen onu arkadaşı olarak kabul etmişti. Hala sık sık buluşur ve birlikte bir şeyler içip sohbet ederlerdi.

Ancak Ningguang ve Keqing'in tanışıyor olması kesinlikle beklenmedikti. Üstelik oldukça yakın olduklarını söylemek yanlış olmazdı. Ganyu her zaman Keqing'in kimse tarafından sevilmeyen, yalnız biri olduğunu düşünürdü. Demek dünyada onun gibi insanlarla da arkadaş olanlar vardı.

Kampüsün neredeyse çıkışına ulaşmışken telefonuna gelen bildirimle irkildi, mesaj Ningguang'dan gelmişti. Kadının attığı adrese göz gezdirdiğinde kaşları hızla çatıldı.

->Hey Ningguang!
Bu adresin doğru olduğuna
emin misin?

Yanıt onu fazla bekletmeden gelmişti.

->Evet, elbette. Neden?

->Hiç. Sadece emin
olmak istedim.

Bir başka küfür daha homurdanıp telefonu çantasına fırlattı ve evinin yolunu tuttu. Aynı sitede yaşamaları mı daha şaşırtıcıydı yoksa buna rağmen hiç karşılaşmamış olmaları mı?

Harika. Bir de bu eksikti.

...

Yine bir halta beraber başladık ama ne kadar bu istikrar sürer işte bunu ben bile bilemiyorum -amy

çoktan 4. bölümü de yazdık benim 2 bölüm rekoru kırıldı

yanlışlıkla falan kurguya denk gelip beğenen olursa oy vermenize gerek yok ama yorum ysparsanız iki tsne garibanı sevindirmiş olursunuz eğleniriz az -food

originate with you | ganqing Where stories live. Discover now