"Neden Manolya?"

23 6 3
                                    


Ellerim titriyordu. Derince bir nefes alıp soğuk havayı ciğerlerime çektim.

Sarı hafif yıpranmış binayı gördüğüm an biraz rahatladığımı hissettim. İçeri girip yavaşça merdivenleri çıkarken yine yabancı olmayan düşünceler beynimi çoktan ele geçirmişti, her zaman olduğu gibi.

Mutlu muydum? Değildim. Peki ya mutsuz? Sanmıyorum. Kendimce yaşadığım duyguları daha ben bile tanımlayamazken benden nasıl onlara içimdeki kopan fırtınaları anlatmamı bekliyorlardı ki?

Sınıfıma doğru yönelmiştim. İçeri girdiğimde ise değişen pek bir şey olduğu söylenemezdi; aynı yüzler, aynı muhabbetler, aynı hava ve aynı ortam...

Montumu askılıklara asıp sırama geçtim. Kulaklığımı taktıktan sonra pek de yabancı olmayan o şarkı çoktan doldurmuştu kulaklarımı; Still With You

Bana kalırsa herkesin bir dönem çok bağlandığı bir şarkı vardır, fakat o dönem bittikten sonra o şarkıda biter onlar için, aynı mevsimler gibi. Ama Still With You hiçbir zaman bir mevsim olmamıştı benim için. Belki de dinlerken kendimden bir şeyler bulamadığım için böyleydi, bilemiyorum. Bildiğim tek şey bu şarkının beni mutlu eden tek şey olduğuydu.

Duvar kenarında oturmayı seviyordum. Kendimi ortamdan soyutlamaya ihtiyaç duyduğum zamanlar kafamı sıraya koyup dinlenmeye çalışıyordum genelde. 

Yine öyle bir zamandı ama bu sefer diğer günlerden farklı olan şey kafamı duvar tarafına değil de dışarı da yağan yağmura çevirmiştim. Normalde yağmuru seven bir insan olmamıştım hiçbir zaman, fakat bugün ilk defa yağmuru izlerken burukça tebessüm etmişti yüzüm.

Dersin başlamasına yaklaşık 5dk kaldığını Sena'nın yanıma gelip söylemesiyle fark etmiştim. Sena yakın bir arkadaşımdı. Fazla olmamıştı; birkaç aydır tanışıyorduk sadece ama yıllardır tanıdığım insanlardan alamadığım güveni Sena'dan almıştım. Güzel, başarılı ve eğlenceli bir arkadaştı benim için. Sanırım ona çok şey borçluyum

Yavaşça başımı kaldırıp yerimden doğruldum. "Nereye?" sorusunu duydum sınıfın kapısına doğru ilerlerken.

"Gelirim birazdan."

Şanslıydım gideceğim yer sınıfımın bulunduğu kattaydı. Koridorda yürürken tanıdık yüzler tarafından 'günaydın' kelimesini duydum, karşılık olarak çok da samimi olmayan bir gülümsemeyle cevap verdim.

Geleceğim yere vardığımda kapıyı ittirip içeri girdim. Kimsenin olmadığını gördüğüm zaman derin bir iç çektim, gerçekten iyi değildim.

Aynalardan birinin karşısına geçtim ve alışık olduğum o yüzü incelemeye başladım. Gözaltlarımda hafif halka halka morarmalar vardı. Kumral saçlarım önceki günlere göre biraz daha iyi görünmüştü gözüme. Halbuki bugün fazla özenmemiştim kendime, makyajım bile ayıp olmasın diye yapmışım gibiydi. Kendime o aynada daha fazla bakmak istemedim ve ellerimi yıkayıp çıktım tuvaletten. Dersin başlamasına 1dk kalmıştı, hızlıca sınıfa girip yerleştim sırama.

Çantamdan defterlerimi çıkarttırken hoca girmişti sınıfa, fakat bu sefer sınıfa giren yalnızca hoca olmamıştı, yanında birisi daha vardı.

Uzun dalgalı siyah saçları geniş omuzlarına akan, bir denizi andıran mavilikte gözleri ve bir ihtimal soğuktan dolayı fazla pembe görünen dudakları ile karşımda duran bir çocuk.

"Yeni nakil öğrencimiz Deniz." dedi ve ekledi hocamız "Umarım iyi anlaşırsınız."

Deniz isimli çocuk gözlerini teker teker sınıfta gezdirirken dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Sınıftaki kızlar kendi aralarında çocuk ile ilgili konuşmaya başlamışlardı bile.

Hala SeninleyimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin