IX. Bölüm

32 7 0
                                    


WARNING: 3 sene sonra tekrar geldim çünkü Netflix Jeffrey için yeni mini dizi çekti. Obsesyonum giderek azalırken beni tekrar kışkırttığı için Netflix' e tazminat davası açmalı mıyım?

* * *

Okulun bitmesine son bir hafta kaldı. Jeffrey' i bir daha görmeyeceğimi düşününce içimi inanılmaz bir rahatlama duygusu kaplıyor. Okulun bitmesine bu kadar kısa bir zaman kalmışken notlarımı ve parlayan imajımı merak uğruna harcıyordum az kalsın.

Dennis' le bahçede yabani otların ortasında oturuyoruz.

"Neden artık Jeffrey' i getirmiyorsun?" diye soruyor.

"Sürekli çevremizde olmasına gerek yok."

Sesim öfkeli değil ama kesinlikle kararlı çıkıyor. Dennis yüzüme bakıp ifademi inceliyor.

"Ondan hoşlanmış olduğuna yemin edebilirdim."

"Ben de senin orduda vatansever bir asker olacağına yemin edebilirim."

"Orospu çocuğu."

Kahkaha atıyorum. O sırada keyfimi kaçıran bir manzaraya tanık oluyorum.
Jeffrey elinde bir şişe birayla ayaklarını sürüyerek sendeleyerek okul kapısından dışarı çıkıyor. İkimiz de sataşmayı bırakıp tüm dikkatimizi ona veriyoruz.

"Bok gibi görünüyor."

"Evet."

Birkaç adım daha attıktan sonra tökezleyip yere düşüyor. Dennis'le birbirimize bakıyoruz.

"Yardım etmeye gitsek mi?"

Olmaz, anlamında başımı sallıyorum.

"Mezuniyet fotoğrafında bu ucubeyi yanıma koysunlar istemiyorum. Ondan ne kadar uzak dursak o kadar iyi."

Dennis gibi biri bile sözlerim karşısında afallıyor. Ama ben doğru olanı yaptığımı biliyorum. Jeffrey dizlerinin üstünde doğrulup yeniden ayağa kalkıyor ve garip yürüyüşüne devam ediyor. Ben de kendimi otların üstüne bırakıyorum. Bulutları izliyorum. Depodaki olayı düşünüyorum. Hayır, Jeffrey' nin anlattığı korkunç olayı değil. O gerçekten hiç sikimde değil. Benim aklıma takılan şey, aslında sürekli orada döngüde kalan bir şarkı gibi hafızamı işgal eden şey Jeffrey baygın bir haldeyken ona verdiğim öpücük. Bunu bilen tek kişi benim. Dudaklarının sıcaklığını hala hatırlıyorum. Bu sürekli unutmaya çalıştığım baştan çıkarıcı bir his.

"Dennis.."

"He?"

"Okul psikoloğuna gidiyor musun hala?"

"Evet. Neden sordun?"

"İşe yarıyor mu?"

Bakışlarımı bulutlardan çekip bahçeye bakındım.

"Yani. Sihirli bir dokunuş yapmıyor ama.."

"Sihirli bir dokunuşa ihtiyacım yok." dedim. Doğruldum.

"Sadece odağımı toplamaya ihtiyacım var. Yoluma çıkan hiçbir şeyin beni durdurmaması için."

Ayağa kalktım ve elimi uzatıp Dennis' in de kalkmasına yardım ettim.

"Ne planlıyorsun?"

"Bu ülkenin gördüğü en iyi hukukçu olmayı."

Sürekli gelecek planlarımdan falan bahsettiğimin farkındayım. Başka bir şey düşünmüyordum. Başka bir şeyi umursamıyordum. İçimde tanınmak için korkunç bir arzu vardı.

Dennis kıkırdadı,

"Bu triplerine bayılıyorum."

Benimle alay etmesine takılmadım. Ben de ona gülümsedim. Binaya doğru yürürken diğerlerini baştan aşağı süzüyor ve hepsinden daha zeki olduğuma dair kendimle bahse giriyorum. Sadece notlardan bahsetmiyorum. Verdikleri kararlar, edindikleri arkadaşlıklar, görünüşleri bile.. Onlardan daha üstün olduğum ortada. Biz merdivenleri tırmanırken ders zili çalıyor. Günün son dersi.
Sınıfta en öndeki yerime geçiyorum. Sadece meraktan o da burada mı diye sınıfı kontrol ediyorum. Tahmin ettiğim gibi burada değil. Neden olsun ki? Onun bir geleceği yok. Benim gibi değil. Benim seviyemde değil.

Çabuk Polisler Gelmeden!Where stories live. Discover now