Bölüm 65 - Çaresiz Günler III

386 15 5
                                    


Gece iyice zifiri karanlığa teslim olmuşken, Leon derin düşüncelere boğulmuştu. Çok şeyi aynı anda düşünüp duruyordu. Yaşadıklarını ve neden bunların başına geldiğini düşünüyordu mesela. Öfkeliydi, hem de çok! Kumandan'a öfkeliydi, ona bu acıları bile isteye yaşattığı için. Tanrıya öfkeliydi, ona böyle bir kader yazdığı için. Kendisine öfkeliydi, bu kadar çaresiz ve aciz olduğu için. İsyan etmek ve tüm gücüyle bağırıp haykırmak istiyordu. Kendisini kafese kapatılmış ve eğitimcileri tarafından istediklerini yapsın diye güya terbiye için yaralanan zavallı sirk hayvanları gibi hissediyordu. Elinde sopayla başında duran Kumandan'dı ve Leon'un topluma yani izleyicilere kendi istediği gibi davranmasını istiyordu. İşgalci, katı ve sadece Kumandan'ın istediklerini yapan Teğmen Leon olmasını. Fakat Kumandan'ın istediği olmadığında asıl darbeyi Hilal yiyordu. Ahhh Hilal...
Sevdiği kadının acı çekmesine sebep olmak bir erkek için ne kadar büyük bir işkenceydi! Kendisinden nefret etti Leon. Sahiden o yangından abisi kurtulup, annesinin karnında kendisi ölmeliydi diye düşündü. Belki o zaman herkesin daha güzel bir hayatı olurdu. Kumandan Vasili asla askeriyeye girmezdi, annesi oğlu ve kocasıyla mutlu mesut yaşardı. Hilal... Hilal de belki onu hiç üzmeyecek birini severdi...
Bu düşünceyle içinde kopan tüm isyan fırtınaları bir anda sakin bir sessizliğe gömüldü. Hilal'in başkasıyla güldüğü, mutlu olduğu ve başkasını sevdiği bir başka hayat fikri bile bencilce kalbini acıtıyordu. Bu ihtimal onu öldürüyordu. Lakin sonra iç sesi bu bencilliğine öfkelendi. Hilal'in ölmesindense, sen öl! diyordu.

Artık düşünceleri Leon'u çıldırtacaktı. Düşünceleri bir deniz gibiydi. Her dalga başka bir duygu değişimini getiriyordu. Bir an öfke ve nefret doluyordu içi, isyanı etse herkesi yok edebilir gibiydi. Sonra bir an yere çöküp hüngür hüngür ağlamak geliyordu içinden, kimseyi umursamadan. Kınanıp ayıplanacağını düşünmeden.

Şimdi ise bir boşluğa düşmüştü. Zihninden tüm düşünceleri kovmuştu. "Bitti artık, bitti. Bir hayatın yok, Hilal'i de kaybettin. Düşünecek neyin var ki?" demişti zira.
İşte o an birden yeryüzüne geri dönmüştü sanki. Etrafına baktı. Karanlık ve ağaçlık bir alanda bankta oturuyordu. Gece karanlığında nerede olduğunu anlamak için iyice sağına soluna baktı. Kordelya'daydı. Demek Türk mahallesinden çıkıp buraya getirmişti onu ayakları. Ne kadar vakittir burada olduğunu da bilmiyordu. Cep saati de yoktu üniformasının cebinde. Bıkkınca derin bir sefer alıp verdi.
Lakin yine aklına başka bir düşünce düştü. Hilal'i deli gibi merak ediyordu. O evden çıkarken koşuşturan konu komşudan iyi olduğunu duymuştu, ama şimdi şiddetli bir korku düştü kalbine. Hemen kalkıp hızlı adımlarla Hilal'in evinin yolunu tuttu. Bu saatte sokaklarda pek fayton olmazdı. Zaten gözü de hiçbir şeyi görmüyordu. Artık iyice koşarak gidiyordu Türk mahallesine doğru.

Sonunda ulaştığında Hilal'in evinin etrafından bir sürü Yunan askerleri gördü. Bazısı evin etrafını sarmış nöbet tutuyordu. Yabancı kimseyi yaklaştırmıyorlardı eve. Bazısı da eve girip çıkıyor, inceleme yapıyordu. Evden çıkan bir Üstteğmen Leon'u gördü ve ona doğru yaklaştı.
"Siz de mi geldiniz Teğmen Leon?" dedi kendi dillerinde.

"Neler oluyor?" diye boğuk çıkan sesiyle kendi dillerinde cevap verdi genç adam.

"General Cevdet'i tehdit etmek için serseriler ailesini korkutmuşlar. Annesi, kızları ve gelini varmış evde. Evi dağıtıp, kırıp yıkmışlar." diye açıkladı Üstteğmen.

"Peki ailesi nasıl? Yaralanan var mı?" derken içini yine korku sardı Leon'un.

"Hayır, hayır. Hepsi gayet iyi. General ve oğlu onları oğlunun evine götürdü. Hastaneye bile gitmediler."

Leon aldığı cevapla, farkında olmadan tuttuğu nefesini rahatlıkla verdi. Üstteğmen konuşmaya devam etse de artık pek de dikkatini veremiyordu.
"Biz de teftişe başladık. General tahmin edeceğiniz üzere bu olaya çok sinirlendi. Kumandan Vasili de duymuş olayı. Karargah'a gelip bizi tahkikat için buraya yolladı. O da faillerin hemen yakalanmasını istiyor. Bir Yunan Ordusunun generalinin böyle aşağılansından-"

Mazi ile İstikbalWhere stories live. Discover now