25- Kanepedeki Küpenin Sahibi

24.5K 3K 1.5K
                                    

Göksel - Sen Orada Yoksun

"Yirmak, al." Kerem, pıtı pıtı adımlarla bana doğru gelip elindeki yarısını kemirdiği ekmeği uzattığında "Teşekkür ederim," diyerek ekmeği elime aldım. Bana Yirmak diye seslenmesi dünyanın en komik olayı olmalıydı. Ya da belki en sinir bozucu...

Ama bunu ona Semih öğrettiği için saçma sapan bir hüzün sarmıştı beni.

İç geçirerek Kerem'e baktığımda Semih amcasının ona aldığı motosikleti masanın üstünde sürüyor, bu esnada ağzından çıkardığı seslerle motosikletine eşlik ediyordu. Buraya geldiğimden beri Kerem'e dalıp gidiyordum. Sanki gözüme sokmak istermiş gibi, onu görmediğim şu kısa zaman diliminde daha da Semih'e benzer olmuştu.

"Oğlum, sen hâlâ yorulmadın mı?" Bade halamın sabırsız çıkan sesiyle dikkatimi yeniden ona vermiştim. Okullar ara tatilde olduğu için öğlene kadar uyumak gibi harika bir planım vardı. Sabahları zaten kafam çalışmadığı için ders çalışmama da engel olmayacak, müthiş bir plandı. Bu plan önce Semih'i düşünmekten uyuyamadığım için bozguna uğramış, yaşadıklarımızı düşünerek kendime zehir ettiğim geceyle devam etmiş ve en sonunda uyuyakaldığımda da halamın beni arayıp buraya çağırmasıyla tamamen mahvolmuştu.

Konuşmak istediği bir şeyler olduğu ortadaydı. Üstelik konuyu tahmin etmek de zor değildi. Semih, onun evinde camış gibi uyuduğum gün abisini arayarak onu bilgilendirdiğinde İlker Abinin bunu halamdan saklayacağını zaten düşünmemiştim. Karısından hiçbir şeyi saklamazdı.

Hâlihazırda fazlasıyla meraklı olan halam, son havadislerden haberdar olmak için fazla bile beklemişti.

"Yorulmadım," dedi Kerem inatla. 'R'leri ağzından 'y' gibi çıkarmasaydı inadını biraz ciddiye alabilirdik doğrusu.

"Aa, olur mu öyle şey? Sen yorulmadıysan bile motosikletin yoruldu. Bak, benzini bitmiş." Kerem, elindeki motora şaşkın şaşkın baktı. "Sürebilmen için doldurulması gerek."

Elindeki oyuncak motosikleti evirip çevirirken suluğuna uzandı. Motorunu suyla dolduracağı sırada halam, öne uzanarak oğlunun ellerini tutmuştu. "Suyla olmaz, oğlum. Senin uyuman gerekiyor ki motorun da dinlensin. Semih amcan hep öyle yapıyor."

"Gerçekten mi?" Kerem'in halamdan aldığı gözleri beni bulduğunda dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Neden bana soruyordu ki? Semih konusunda yetkili mercii ben miydim?

Bir şekilde Kerem'in gözünde öyleydim. Bunun nasıl olduğunu sorgulamayı bırakarak kafamı onaylarcasına salladım. "Evet, Semih amcan motoru yorulduğu zaman uyuyor. O dinlenince motosikleti de dinleniyor."

İkna olmuş gibi görünüyordu. Oyuncak motosikletini özenle masanın üstüne bırakırken esnedi. Uykulu gözlerini kırpıştırarak halama baktığında Bade halam kıkırdayarak oturduğu yerden kalkmış ve oğlunu kucaklayarak bana kısa bir bakış atmıştı. "Ben Kerem'i yatırıp geliyorum. Ne kadar sürer bilemem."

"Olsun, beklerim. Çay koyayım mı üstüne?"

"Çok iyi olur."

Halamın ardından ayaklanıp mutfağa ilerlediğimde aklımdan halamın sorabileceği tüm soruları geçiriyor, verebileceğim uygun cevapları tartıyordum. Semih'in evinde ne işimin olduğunu soracaktı elbette... Bunu annem de sormuştu ama annem randevu olayını biliyordu. Tuhafına gitmişti, kötü bir fikir olduğunu söylemese de öyle düşündüğünü anlamıştım ama kötü bir yorum yapmamıştı. Olur da bu konuda kalbim kırılırsa koşup ona anlatmamı istiyordu çünkü. Bunun önemini geçen sene başımdan geçenlerle iyice anlamıştı. Ben de bu yüzden her şeyimi ona anlatırdım.

14 ŞUBAT SENDROMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin