1I Yıldızlarda Yazılı

298 4 0
                                    

Yıldızlar böyle ölür.

"Ayanoğlu!"

Belki de şimdi hiç bir yıldızı ölürken seyretmediğini düşünüyorsun. Gözünde canlandıramadın. Kulağa trajik geldiğine hemfikirsin ama. Sözlerimi oldukça romantik buluyorsun.

"Çıkacağım o evden Ayanoğlu! Duydun mu beni!?"

Oysa yıldızlar insanlara benzer. Varoluşlarında romantizmin bir rol oynadığını söyleyemem. Biz nasıl sperm, yumurta ve hayvansı dürtülerden meydana gelmişsek, bol bol gaz, çökme, ısınıp yoğunlaşma yıldızları yaratır.

"Herkes öğrenecek o evde neler yaptığını! Nasıl bir sapık olduğunu bilecek herkes!"

Hayır, hatalıyım. İnsanlar yıldızlara benzer asıl. İnsanlar yıldızları romantik bulur ve anlam yüklemek isterler. Çoğu zaman ellerinde bile değildir bu. Varoluşun bir sebebi olduğuna inanmak ister can.

Haklı mıyım? Şu an yaptığın bu değil mi?

"Laaaan! Ettiğini bulacaksın lan! Çıkacağım o evden Ayanoğlu! Babama ne yaptıysan bir bir yapacağım aynılarını sana!"

Yıldızlar doğar ve ölür. İnsanlar da öyle. Önce tükenir, sonra yanar, en sonunda patlar.

"Çıkacağım..."

Ben de öldüm. Burada, bu odada, ama bu gece değil.

İğne boynumu delip geçerek yolunu buldu. Sahibi sabırsız elleriyle şırıngayı ittirmeye başladığında gözlerimi biraz daha açık tutabilmek için direndim. Birkaç saniye beni kurtaramazdı ama beni duyması için yeterdi.

Kanıma karıştı, damarlarıma çarptı ve bana ulaştı.

Benimkilerden daha güçlü kollara ihtiyacım vardı şimdi, daha geniş omuzlara, daha sağlam bileklere. Başka bir yerde olmak istiyordum buradan. Öfkeden ve umutsuzluktan uzakta, tüm bunları unuttuğum o yerde olmak istiyordum bir kere daha.

Ama yeniden unutamazdım. Beni delirtmelerine izin vermek çok cazip gelse de bu sefer hatırlamam gerekiyordu.

"Yağmur," diye bağırdım. Bağırdığımı sandım. Dudaklarım belli belirsiz kıpırdarken tüm hücrelerim adını haykırıyordu.

Kendimi kandırmayacağım. Bazı şeyler artık önemli değildi. Şakaklarıma dayadığı silahın tetiğini o mu çekmişti?

Önemli değildi. Hiç önemli değildi.

Gözlerimi yumdum. Bilincim kapanmadan hissettiğim son şey yanaklarımdan aşağıya süzülen ter ve gözyaşlarımın dudaklarıma bıraktığı tuz tadı oldu. Çok ilkel bir tattı bu. Utanç, öfke, şehvet gibiydi.

Uzaklara sürükleniyordum. Zaman ve mekan gözlerimin önünden kayarken boşluğa düşüyordum sanki. Her şey silindi nazarımdan birer birer ama  onu düşünmeden edemedim. İsteydi beni kurtarabilir miydi?

"Çıkacağım buradan...Çıkar beni buradan..."

Önemli değildi.

Mümkün de değildi. O da en az benim kadar derindeydi.

Y A Ğ M U R D A N   Ö N C E

5.1.23

Tesadüflere inanmam. Evren nadiren tembellik yapar.

"Dinlediğiniz için teşekkür ederim. Sorularınızı alabilirim."

O da akıllı bir adamdı. Her şeyin tesadüf olduğuna inanmasını ondan da beklemiyordum elbette.

Konuşmasının bitmesiyle bir sürü el kalktı havaya. Bu sıradan bir üniversite toplantısına benzemiyordu. Normale göre çok kalabalık olmasının yanı sıra, katılımcıların arasına sızmış avlarını bekleyen gazetecileri fark etmek zor değildi.

YAĞMURDAN ÖNCE +18 (B×B)Where stories live. Discover now