17.Bölüm

45 5 2
                                    

Bianca'nın serzenişinin aksine Harold kızgın olduğunu belli eden bir sesle ona cevap verdi.Daha çok ağlamasının durması için dikkatini dağıtmayı planlıyordu.

_ Evet gitmemişsin Bianca.Benim sözlerimin aksini yapmakta ısrarcısın.

_ Beni her defasında kovmaktan vazgeç öyleyse.

_ Kovmuyorum. Sadece ..

Bianca sinirlerine hakim olamayarak  ağlamaktan buğulanmış sesiyle sözünü kesti.

_ Korumaya mı çalışıyorsun ? Bu sadece arkasına sığındığın koca bir palavra.Öyleyse istediğin gibi olsun.Buradan gideceğim, ama tek bir şartım var.

_ Şartın ? " diye sordu Harold gözleri şüpheyle kısılırken.

_  Ben buraya gelemiyorsam senin gelmemen için bir engel yok.Yarın akşam hava karardığında ormanın dışında seni bekliyor olacağım.

_ Peki kabul etmediğimi söylersem ?

_ Buradan gitmem. " diye diretti Bianca.

_ Bu senin elindeymiş gibi konuşuyorsun.

_ Sadece iyi olduğuna emin olmak istiyorum.Bunu bile yapamaz mısın ?

_ Yaparım '' dedi Harold pes ederek. " Şimdi git hadi."

Bianca onu böyle bırakıp gitmek istemese de başka çaresinin olmadığının farkındaydı.En doğrusu da şuan için buydu sanırım.Gözleri tekrar göğsündeki açıklıkta dolaştığında kapanan yarasını gördü.Geri de sadece koyu kahve bir iz bırakmıştı.Ayağa kalmak için bir hamle yaptığında dengesini sağlayamamış ve tutunacak bir yer aramıştı.Harold'ın omzuna baskı uyguladığında da birden her tarafın değişmeye başladığını gördü.Yine bir boşluğun içine düşmüş gibi hissetti.

Kulübenin dışındaydı bu kez.Gördüğü onca kabusun aksine şahit olduğu bu yer şimdi güzel bir tabloyu andırıyordu.Boş olması gereken arazi sanki hayat bulmuş gibi her yanı çimlerle kaplanmış, etrafındaki ağaçlar çiçek açmaya başlamıştı.Oraya doğru ilerledi Bianca.Gitmek istediği yere yaklaştıkça bir ses duymaya başladı.Her adımın da anlam kazanan kelimeler ona sanki birşeyler anlatmaya çalışıyordu.

_ Bul beni '' diyordu." Herşey anlamını yitirmeden onu bana getir. "

Hatırlamaya çalıştı.Kulağına tanıdık gelen sesi zihninde bir yerlere koymak için çabaladı.Ama duyduğu bu kelimeler içindeki büyük bir yarayı kanatıyor gibiydi.Acı katlanılamaz bir hale geldiğinde  etraf yine siyaha bulanmaya başladı.Bambaşkaydı burası.Daha önce gelmediği bu yer öylesine karanlıktı ki, Bianca olduğu yerde bir müddet öylece kaldı.Gözleri alışmaya başladığında ise birkaç adım attı ileriye doğru.Bir süre daha yürüdüğünde hemen ilerisinden gelen zayıf bir ışığı takip etmeye başladı.

Aydınlık gittikçe çoğalırken, yine aynı sesi duydu.Sonra tekrar bir yeşillik daha gördü.Karşısındaki dalları yapraklarla çevrili küçük sayılamayacak bir ağaç vardı.Etrafı çimlerle kaplı, yerde açan renk renk çiçekler güneşin aydınlığında parlıyordu.

Biraz daha yaklaştı ağaca.Duyduğu kelimeler zihninde kaybolup giderken, ellerini ilk önce ulaştığı çimenlerde gezdirdi.Sonra hala uçuşmaya devam eden kelebekleri izledi.Ağaca yaklaştıkça içini saran bir hüzün sanki ona engel olmak için çabalıyor ve eli ona doğru ilerlerken duyduğu kadının sesi şimdi tam da bu toprağın altından geliyordu.

Parmaklarının temas ettiği ağacın gövdesiyle sarsılırken, kendini bir savaşın ortasında buldu.
Gökyüzü gri bulutlarla kaplanmıştı.Sayısını bilmediği binlerce yaratık sanki tek amacı öldürmekmiş gibi birbirine saldırıyordu.Her yer büyük bir kaosa bulanmış ve yağmaya başlayan yağmur gittikçe hızlanırken sesler bir uğultu halinde yükselmeye devam ediyordu.

AĞLAYAN AĞAÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin