G.G. ~ 8

1.2K 53 20
                                    

Merhaba!

Yeni yıl herkese kalbinden geçenleri hediye etsin. Mutlu seneler!

~

Yatağı daha fazla elimin kanıyla kirletmemek için hızla ayağa kalktım. Yerde ki cam kırıklarını dikkatle atladıktan sonra banyoya girdim yeni duş aldığım için tekrar duş almadım ama elime pansuman yapıp sardım. Bir haftada ikinci kes elim yaralanıyordu. İlkini Bora yapmış olsa ikincisi daha çok acıyordu.

Biraz daha banyoda oyalandıktan sonra kanlanmış bezden gözlerimi ayırarak kendimi odaya attım. Dolaba gidip siyah dar paça bir kotu bacaklarıma geçirdim ve üzerine de salaş kırmızı yazıları olan siyah bir kazak almıştım.

Saate baktığımda akşam sekiz civarındaydı. Henüz erken bir saatti ama bugün yaşadıklarım beni yormuştu beklide şu bir hafta bana sağlam bir tokat atmıştı. Özellikle de bugün; Sabah Mert'i görmüştüm, silahlı çatışmanın ortasında kalmıştım ve Mert'in ölümüne şahit olmuştum, aynı zamanda Bora yaralanmıştı ve ona kan vermem gerekmişti. Ne kadar da klasik ve rutin bir gün geçirmiştim öyle değil mi?

Evden çıkacağımı Bora'ya söylemekle söylememek arasında kalmıştım ama tabi ki söyleme kısmını seçmiştim. Bana haber vermeden bir yere gitme demişti. Tüm tehlikeyi göze alarak. Merdivenlerden sessizce indiğimde saçlarımı yukarıdan dağınık bir topuz yapıyordum bir yandan da.

Gözüm üçlü koltuğa takıldığında boş olduğunu fark ettim oysa bir saat önce Bora benim dizimde yatıyordu hem de o koltukta. Kendi kendime tebessüm ederken gözümden yaş gelmemesi için uğraştım. Bodrum katından gelen sesler ile duraksadım.

"Göksu'yu şimdi görmek istediğine emin misin, Semih Amca?" tedirginlik dolu bu ses Berk'e aitti. "Bugün zor bir gün geçirdi."

"16 yıldır ondan ayrıyım." dedi öz babam, aşağı inip koşarak ona sarılmak istese de başka bir güç vardı, beni durduran, öz babama gitmemi engelleyen. Merdivenlere biraz daha yaklaşarak kulak misafiri olduğum konuşmanın devamını dinledim. Şimdi görüş açımda Bora vardı.

"Anlıyorum," yorgun sesin sahibi Bora'ydı. "Ama odasına çıktı, uyumuş olabilir."

"Daha fazla beklemek istemiyorum çocuklar." Öz babamın sesi sabırsızlık doluydu. Merdivenleri sessizce inmek istesem de ahşap merdivenlere güvenemedim, her an gıcırdayacak gibi duruyordu.

"Semih Amca," dedi Berk'in yumuşak sesi. "Babam gittiğinde, Demir Bey ve diğerleri öldüğünde sen bize babalık yaptın." Kısa bir süre sessizlik oldu ve o arada bütün duygularım harmanlanıp önüme tek bir duygu gibi sürüldü; özlem.

"Eee," dedi babam.

"Unuttuğun şey ise," Bora Berk'in yarım kalmış cümlesini devralmıştı. "Sen Göksu'ya babalık yapmadın. Onun babası öldü. Biraz zaman vermelisin gerçekleri sindirmesi için."

Bora'nın söyledikleri zihnimde beni engelleyen gücü bulmamı sağlamıştı. Ben bu durumda ne hissetmem gerektiğinden bile emin değildim. Yalnızca ölen babam için girdiğim bir mücadelenin buralara kadar gelebileceği aklımın ucundan dahi geçmezdi. Kendimi eskisi kadar güçlü hissetmiyor, bazen nefes alamayacak kadar yorgun olduğumu düşünüyordum.

"Ne olursa olsun o benim kızım." Sesi titremişti öz babamın. "Beren de olduğu gibi geç kalmak istemiyorum." Beren ismini duymam beynimde bir düğmeye basılmış gibi bütün hücrelerim ayaklanmasına neden olmuştu. Beren'i tanımasından çok onu benim yerime kızı gibi görüyor olması canımı yakmıştı. Ben neden dışlanmıştım oysa beni dışlayan öz babam değil miydi?

Geçmişin GölgesiWhere stories live. Discover now