YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM: "DÜNYA'DA BİR GÜN"

En başından başla
                                    

"Bak bugün havam gerçekten iyi değil, seninle uğraşmak istemiyorum. Şu gevşek ağzını ve salyalarını benden uzak tut. Seninle de uğraşmak istemiyorum..."

Arka kapıdan girmek için adım attığında Yujin'in kendisini takip ettiğini gördü. İlla dayak mı yemek istiyordu bu Yujin diye düşündü Merlin.

"Kocanla aranın iyi olmadığını biliyorum, Merlin." Bu Merlin'in tüylerini diken diken etmişti.

"Sana ne!" Odasına girmeden önce Yujin'e sağlam bir cevap verecekti. Hem nereden biliyordu bunu?

"Yani doğru duymuşum..."

"Ya sen neyi nereden duydun da doğruluğunu sorguluyorsun şu an?"

"Ben sadece gerçek..."

"Sana bir gerçeği dile getireyim." Göğsünden ittirdi. Yujin'in ayakkabı numarası belliki IQ'sundan yüksekti. "Eşimle aramdaki şey bizi ilgilendirir, kimden bunu öğrendiğin umurumda değil. Kimin bu yalanı söylediği de umurumda değil." Cebindeki silahı okşadı. Polis olmak silahını sevmek demekti bir bakıma. "Canımı sıkmayın. Uğraşırsam kalbinizi kırarım."

Yujin'i geride bırakmadan önce son kez ittirdi, bu sefer birkaç adım fazladan geriye gidebilmişti. Yujin'in bu laftan sonra çekinmesi gerekirdi ama arsızlığından olsa gerek çenesini yaymaya devam etti.

"Eşinden boşandığında kollarım seni teselli etmek için bekliyor olacak!"

Orta parmağıyla cevabını verdi, Merlin. Bu Yujin'i gülümsetti.

"Boşanmana gerek yok aslında! Boşanmadan da kollarım sana amade!"

Merlin'in aptallarla uğraşmaktan daha çok canını yakan her gün aynı aptallarla uğraşıyor olmasıydı. Ofisteki odasına girmeden birkaç arkadaşının sohbet ettiğini gördü, bazılarıyla selamlaştı ve masanın başına geçebildiğinde kimin aralarının bozuk olduğunu bildiğini ve bunu utanmadan bürodakilerle paylaştığını düşündü.

Kalemi aldı, bir cinayet dosyası daha, dedi içinden.

İnsanlar doğuyor, ölüyor ve öldürmeye devam ediyordu.

Tüm ifadeleri, mesajlaşmaları, kayda alınan her bir şeyi incelemeye başladı. Öğlen oldu hatta öğleden sonra da oldu. Masanın başında gözlüğüyle çalışmaya devam ediyordu. Eklemleri sızlıyor, karnı gurulduyor ve gözleri buğulanıyordu ama inat etti. Yerinden akşama kadar kalkmadı.

Beyninin içini haşereler basmıştı.

Bir süre sonra incelediği adli tıp raporunda eşinin gözlerini görür oldu. Gözlerini açtı kapadı.

Onu özlüyordu. Bu özlemi ona sevginin kıymetini öğretmişti. İnsan yatağının ucunda, bir insanın gözlerine bakarken bile özleyebilirdi.

Çalıştı. İş çıkışı saatine kadar durmadan notlarını almaya devam etti. Parmak kasları sızlıyordu ama kalbi parmaklarından daha çok acıyordu. Kalbindeki acıyı parmaklarındaki acıyla ört pas etmek istedi.

Merlin ile konuşmak isteyen arkadaşları olmuştu onları kısa cümleleriyle geçiştirdi. Bu halini kimse hayra yormadı. Yormasınlardı dedi Merlin. Kim hakkında neler atıp tutuyorsa korksunlardı. Kıskançlıklarından gözleri önlerini görmüyordu.

"Terfi..." Diye mırıldandı. Cinayet bürosuyla ortak çalışıyorlardı ve son zamanlardaki başarılarının etkisini görmüştü. Aldığı terfi çoğu arkadaşının hoşuna gitmemişti.

"Merlin, çıkmıyor musun? Teslim vakti geldi." Merlin dağılmış kızıl saçlarını sıkıca topladı. Kapıdan çekilen arkadaşının yanından sıyrılıp geçti, koltuk altına sıkıştırdığı duruşma kağıtlarını sıkıca bastırdı.

BAYAN MOO: KATİLİN PEŞİNDEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin