1. Kitap - 5. Bölüm

Start from the beginning
                                    

Elimi Laura'nın alnına koydum. Ateşler içinde yanıyordu. Kendi kendine sayıklıyordu. Korkuyordu. Onu kendi kabuslarınla baş başa bırakmıştım. Keşke onu o zaman yalnız bırakmasaydım.

Sana ihtiyacım var Laura...

...

Laura'dan

"Tamam, ben resmi olarak ölüyüm sanırım. Buradan çıkamam, burası çok karanlık ve korkuyorum. Birisi beni buradan çıkarsın! Kimse yok mu!?"

Her şey aynıydı. Karanlıktı. Karanlıkta bile kendimi göremiyordum. Boşluk... Her şeyi yutmuş bir boşluktaydım.

Bileklerimi bir şey kapladı. Ben korkuyordum. Kendimi çekmeye çalıştım. Ama bileklerimdeki şeyler kollarıma çıktı ve çekmeye başladı. Ben sadece çırpınıp ağlıyordum.

"Kaderimin böyle olacağını bilseydim en baştan defteri açmayacaktım. Özür dilerim, burnumu beni ilgilendirmeyen şeylere soktuğum için özür dilerim."

Bir anda durdu. Durduğunda ben de tökezledim. Ama yere düşmemiştim. Sanırım kollarımdan tutan şey benden daha güçlüydü.

Büyük bir güçle karanlığa çekildiğimde kendimi kaybettim...

***

Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şeyle çığlık attım. Kaçmak istedim. Ama kolumdaki zincirlerden sebep kıpırdamıyordum. Hareket ettikçe zincirler daha da sıkılaşıyordu.

Gözlerimi kapatıp bunun bir kabus olmasını diledim. Çünkü karşımda korkunç bir yaratık vardı. Ama sadece kırmızı gözlerini görebiliyordum.

"Lütfen, bu bir kabus olsun!"

Gözlerimden yaşlar akıyordu. Korkuyordum. Lütfen bunlar gerçek olmasın lütfen.

I can see you from behind
(Seni arkadan görebiliyorum)

You can hear me in your mind
(Beni aklında duyabilirsin)

Run so fast as you can go
(Gidebildiğin kadar hızlı koş)

Time will catch you before you know
(Zaman seni yakalayacak, sen bilemeden önce)

Karşımdaki varlık yavaş yavaş yanıma yaklaşırken ben sadece titriyordum.

"Çırpınıp durma insan. Yakında öleceksin!"

Diye bağırdı korkunç bir ses. Ben ise gözlerimi kapatmıştım.

"Ben zaten ölüyüm. Tekrar ölmemin ne anlamı var?"

Dedim ağlayarak.

Bir anda etraf aydınlandı ve ben gözlerimi açtım. Ayağa kalkarak etrafıma baktım. Kendi odamdaydım, ama ölü olarak. Kendimi hareketsiz bir şekilde yerde yatarken gördüm.

"Ben gerçekten ölü müyüm?"

Dedim kendi kendime. Yavaşça gelip kendi bedenimin yanına eğildim ve yüzündeki saçları çektim. Saçları çekmemle gözleri de açıldı.

Geriye tökezledim ve bir çığlık attım.

"H-hayır olamaz."

Dönüşüyordum. Ben de onlardan biri oluyorum. Gözleri kıpkırmızıydı ve benim gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerimi kapattım ve ellerimle yüzümü örttüm. Canım yanıyordu.

Yanımdaki bedenimin ayaklandığını duyabiliyordum. Bir anda gözlerimi açıp ona baktım. O da bana kıpkırmızı gözleriyle bana bakıyordu. Ayaklarımdan destek alarak geriye doğru gittim. O çoktan ayaklanmış bana doğru geliyordu. Ben de ayağa kalktım ve duvara doğru gittim. O ise gülümseyerek bana bakmaya devam ediyordu. Birden yanıma yaklaştı ve boğazımdan tutup havaya kaldırdı. Nefes alamıyordum. Ben artık ölü bir ruhtum. O ise ölü bir bedendi.

"H-hayır, lütfen y-yapma!"

***

Are you afraid of the dark?
(Karanlıktan korkar mısın?)

Are you scared?
(Korktun mu?)

Hi-hi

I am you
(Ben senim)

...

Sam'den

Artık ne düşüneceğimi bilemiyordum. Laura daha uyanmamıştı. İşte bu benim sinirimi bozup duruyordu. Artık öyle ölü bir beden olarak mı kalacaktı? Artık uyanmayacak mıydı? Hayır, bunu düşünmek bile istemiyorum.

Laura'nın odasına geldiğimde içerden sesler duydum. Kapıyı açıp içeri girdiğimde öyle kalakaldım. Laura ayaklanmış ve elini havaya kaldırmıştı. Onun yanına gittiğimde koluna dokundum. O ise yukarı bakıyordu. Ah, hayır. Gözleri kıpkırmızı. Olamaz, mümkün değil. Bir insan şeytana dönüşemez. Sanırım bedeni şeytana dönüşmüş. Gerçek insan ruhunu belki öldürüyor. Hayır...

Geriye afalladım. Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?

"Laura..."

...

Laura'dan

Sam'in ilk defa konuştuğunu şimdi ölürken duymuştum. Kendi bedenim beni öldüreceğini aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama işte, tekrardan ölecektim.

"Hayır!"

Dedim bağırarak. Bedenim geriye tökezlerken ben yere düşmüştüm. Boğazımı tutarak öksürdüm. Derin nefesler alıp verirken tekrar ayaklandı. Karşı saldırıya geçerken yan tarafa kaçtım. Şu an ben bir ruh halinde olduğum için, Sam sadece bedenimi gördüğü için o da öylece kalakalmıştı.

"Seni öldüreceğim."

"Hayır! Sen gerçek değilsin!"

Tekrar bağırdım ve odadan çıktım. Şu an gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. Ben, herkes için bir ruh iken, kendi bedenime bir kurbandım. Ama bu kadar çabuk vazgeçmeyecektim. Şeytan olmayacaktım. Ben de onlar gibi insanları öldürmeyecektim.

İkinci kattaki balkona ulaştım. Bedenim de arkamdan geliyordu. Kaçacak bir yerim yoktu. Balkon yüksek olduğu için aşağı atlayamazdım.

Hi-hi

I'm coming closer
(Yaklaşıyorum)

Lalalalalalalala

I will catch you
(Seni yakalayacağım)

Hum-hum, hum-hum

The time, it goes
(Zaman akıyor)

Tick tock, tick tock, tick tock
(Tik tak, tik tak, tik tak)

Hi-hi-hi

Yapacak bir şey kalmamıştı. Ben de aşağı atladım. Atladığım an etraf kararmıştı. Tekrardan başlangıç noktasına dönmüştüm.
Acaba buradan nasıl çıkabilecektim?

Are you afraid of the dark?
(Karanlıktan korkuyor musun?)

Are you scared?
(Korktun mu?)

Hi-hi

I am you
(Ben senim)

DEĞİŞİM Serisi | Yarı Texting (Bitti!)Where stories live. Discover now