2.Bölüm

112 35 129
                                    

  Öylece bakıyordum. Hayır bu bir şaka olmalıydı.

  Yankı yıllar sonra benim karşıma çıkamazdı,çıkmamalıydı. Benden bir cevap beklediği çok açıktı. Ama benim bunca yıldan sonra ona verecek bir cevabım yoktu.
 
  Öylece yanından geçtim. Kapıyı açtım ve eve girdim. Ardından kapıyı çok da sakin olmayacak şekilde yüzüne kapattım. Üst üste zili çaldı. Açmadım. Laçin geldi, ona da açtırmadım. Oturdum kapının arkasına. Ne kadar süre duvarı seyrettim bilmiyorum ama bir süre sonra zil sesi kesildi. Gitmişti. Beni yeniden bırakmıştı ancak bu sefer ben istemiştim bırakmasını.

  Ağlamaya başladım. Ve bu elimde değildi. Ben ağlamazdım kolay kolay. Konu babam iken bile anlamadığım olmuştur çünkü.

  Laçin yanıma oturdu. Konu babam sanıyordu. Okşadı saçlarımı. İyi ki vardın Laçin. Ama bazen sen bile iyi gelemiyorsun şu yüreğimde ki sızıya. Keşke sökülse ve atılsa. Laçin bana döndü.

-Kim di o Ses?

-Yankı.

-Ne? Ne demek Yankı? Sen iyi misin Ses?

- Delirmedim Laçin. Yıllar sonra hiç bir şey yokmuş gibi çıkıp gelmiş.

-İyi ama neden?

-Bilmiyorum Laçin. Belki de vicdanını rahatlatmak içindir.

-Sanmıyorum Ses. Bence başka bir derdi var. Onu dinlemeyi denemeliydin. Bunca yıl onu bekledin. İşte geldi.

-Ben onu yıllar önce istiyordum Laçin. Ama bu yıllar 8 yıl olmamalıydı. İçimde ki sızı geçmeyecek. Ve bu kapı asla ona açılmayacak. Duydun değil mi beni?

-Tamam güzelim. Açılmayacak. Sen de artık çık etkisinden Ses. Yeni bir sayfa aç. Bak olmuyor böyle kalbin pare pare dökülüyor.

  Laçin'in dediklerine sadece gülümsedim. Bu cümleleri kurmaktan bıkmıyordu. Bunu duyanlar Laçin'in aşktan anlamayan biri olduğunu düşünürdü. Oysa Laçin benim aksime tam bir aşk kadınıydı. 2 yıl öncesine kadar güzel bir ilişkisi de vardı üstelik. Cenk ona evdeyim derken kafede olduğu yalanını söyleyene dek. Orada bitirmiş Laçin 1.5 yıllık ilişkilerini. Onun için sadakat her şeyden üstündü çünkü. Ve kabul etmeliyim ki Cenk pisliği için az bile olmuştu. Ben kendisini sapık diye polise verme taraftarıydım çünkü.

  Her neyse... Kim ne derse dersin ben ruhuma saklamıştım Yankı'yı ve izi silinmeyecekti. Evet bu bana acı veriyordu ama ben seviyordum o acıyı. İnsan acıyı sever mi? Ben Yankı'yı severken öğrenmiştim bunu.

   Yankı bilmiyor ama aynı üniversite de okuduk. Sadece 1 yıl. Sonra ben İzmit'e aldırdım kendimi. Yapamıyordum çünkü. Onun arkadaşları ile gülüşleri bile bana eziyetti. Belki çok güzel gülüyordu, ben her gülüşünde eriyordum ama... Ama beni unuttuğu o kadar belliydi ki canımdan can gider olmuştu.
 
    Onu izlerdim her gün. 1 yıl boyunca sürekli. Gittiği yerlere gider uzaktan seyrederdim onu. Bazen eskiz defterime portresini çizerdim. Sonra o sayfaları saklardım. Her birinde bir notla beraber. Mesela birinde şey vardı:

  "Bugün yağmur yağıyor, bilirsin çok seviyorum ama sen yağmura çıkıp senden nefret ediyorum diye bağırdın" ne kadar alakasız ama yazmıştım.

   Unutmak istemiyordum o günkü sözlerini. O gün senden duyduğum her sözü yazar olmuştum. Ama sen bunu bilmezdin. Sonra eve gelir sayfa sayfa Yankı'yı yazardım. Yani seni. Buna katlanamadığımı fark ettiğim de dönmüştüm İzmit'e. Yankı beni almamıştı ama ben onu 3 yıl önce bulmuştum...

  Zihnimde dolu düşüncelerle odama doğru ilerledim. Eminim ki Laçin arkamdan içinde buruklukla beni izliyordu. Eh bir yandan da partiyi iptal etmeyi düşündüğünü anlamak zor değildi. Sesimi çıkarmadım. Günlüğümü almalıydım. Ona Yankı'nın geldiğini söylemeliydim.
 
   Odama girdim. Normal bir genç kız odası gibi değildi odam. Koyu tonlar vardı tek beyazlık çizim masam ve kağıtlarımda idi. Kapının solunda gardrop, karşısında duvarı kaplayan kitaplık ve onunla bitişik çizim masam, kitaplığın karşısında yatağım ve benim için en önemli detay yatağımın sol üst köşesinde kendi yaptığım tasarım rafım... Eh bir de gardrobu karşısında pencere vardı ama çok da önemli değil şu an.
  
    Raf... Yankı'yı üniversite de gördüğüm ilk gün tasarlamıştım. Y harfinin S ile birleşiminden oluşmuştu. Kıvrılmış yılana benziyor ama daha estetik. Laçin ilk gördüğünde Y harfi ile S birleşmiş gibi demişti. Ona dönüp gülümsediğini anlamıştı gerçek olduğunu. Sonra onu yaptırıp benim için en özel olan yere asmıştım. Üzerine de Yankı'dan kalan eşyaları koymuştum. Günlüğüm, Yankı'nın bana küçükken aldığı toka ve bana ona ait verdiği tek şey olan küpe...

Mütenahi - Ara VerildiWhere stories live. Discover now