20.Bölüm: ESTER

En başından başla
                                    

Bunları sesli mi söyledim yoksa aklımdan mı geçirdim, emin bile değildim. Sanki uzay boşluğuna bırakılmış değersiz bir atık gibi hissettim kendimi. Ne sesimi duyan vardı ne varlığımdan haberdar olan... Bir kişi vardı gerçi.

Küvetin mermer kenarlarından tutunduğumda parmak uçlarımdan banyonun fayanslarına akan suyu umursamadan kendimi geriye çektim. Her hareket ettiğimde küvetteki su dalgalanıp taşıyordu.

Yüzüme yapışan saçlarımı önümden çektikten sonra banyonun açık kapısından sızan dondurucu soğukla titredim. Kollarımı vücuduma sararak omuzlarımı sıvazladım ama hiçbir işe yaramadı.

Kirpiklerimdeki suyun kristalleşmesi mümkünmüş gibi bir soğuk üstüme çullanmıştı. Karanlık ve dondurucu soğuğun hüküm sürdüğü bir yerdi burası ama Gece Kulesi değildi. Ne bu küvet oraya aitti ne de bu banyo...

Banyo kapısının pervazına omzunu yaslayan adam, buz mavisi gözlerin sahibi olmalıydı.

"Hey!" Yaşasın, bu kez sesimi duyurabilmeyi başardım ama hiçbir karşılık gelmedi.

Beklemediğim bir hamle yapıp doğruldu ve banyonun dışına doğru yürüyüp gitti. Aceleyle küvetin yanlarından destek alarak sudan çıktım ama adam çoktan kayıplara karışmıştı. Bir iki kez ayağım kayarak arkasından giderken, "Hey, bekle!" diye bağırsam da oralı olmayan adama lanetler savurarak banyodan çıktım.

Aynalarla dolu bir odadaydım. Büyüklü küçüklü yüzlerce aynanın bulunduğu bir oda... Boy aynaları, duvar aynaları, masa aynaları... Duvarlarda seni dikizleyen onlarca göz gibi duran küçük, yuvarlak aynalar insanın yüreğini huzursuzlukla dolduruyordu.

Kalbimi saran kasvetin gölgesiyle nefesim daraldığından odanın ortasında durup elimi göğsüme bastırdım. Gözlerimi yumdum ve soluklarımın düzene girmesini bekledim. Olmadı. Başımı eğip baktığımda göğsümün üzerindeki dövmenin gittiğini gördüm. Aryen'in kanat dövmesi göğsümün üzerinden kalkmıştı. Daha da sıklaştı nefeslerim. Görüşüm bulanırken odanın içindeki yoğun karanlıktan mı yoksa zihnimdeki karmaşadan mı olduğunu anlayamadım.

Neden bana işkence ediliyordu rüyalarımda?

Delirmemek için kendimi zor tutuyor, rüyalarımı anlamaya çalışırken aklımın sınırlarını olabildiğince zorluyordum ama nihayetinde fani bir insandım ben.

İnsanın üzerine çöken zifiri sessizliği ilmek ilmek ören sivri uçlu buzları keder notalarını haykırıyordu. Kalbime batan kıymıklar titreyen vücudumdan döküldükçe ruhumda vuku bulan korku yavaşça dizginlenerek sönmüş, ehlileşmiş ve sona ermişti.

"Sen de kimsin?"

Pencerenin önünde durmuş öylece dışarıyı izliyordu. Odanın her yerinde ayna olduğundan her şey bir yanılsama gibi görünüyordu. Onun yanına ulaşmak istedim ama kaç kere bir aynaya çarpıp canımı yaktığımı sayamadım bile.

"Kimsin dedim?" Korkudan ölüyordum ama bunu sesime yansıtmadan konuşabildiğime seviniyordum. "Cevap ver."

Bir anlığına omzunun üstünden bana baktığında ne olduğunu bile anlayamadan canım yandı. Ölümcül bir zehri son damlasına kadar içmişim gibi kanım kalbimden taşıp damarlarımda kaynadı. Bunu bir bakışıyla yapabildiğine inanamıyordum. Bana bunu isteyerek mi yapmıştı yoksa buz mavisi gözlerin büyüsü müydü bu?

Kimdi sahiden?

Yabancı yeniden önüne döndüğünde dalga seslerinin hırçın gürültüsü yükseldi ve kalbimi çekiştiren huzursuzluk yeniden nüksetti.

YOZLAŞMIŞ HARABELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin