1.Bölüm

24 5 7
                                    

Upuzun gri koridorda parlayan bir oda gördüm. Biraz ilerlediğimde kapının üstünde kütüphane yazısı vardı. Bir anda kapı açıldı ve o kapkaranlık kütüphaneye girdim. Karanlık odada kitaplar arasında sadece bir kitap parlıyordu. Kitaba doğru ilerlemeye başladım. Kitapa yaklaştıkça üzerinde altın rengindeki işlemeler gözüme çarpıyordu.

Kitabı almak için uzandığım esnada bir ses ile boşluğa sürüklendim. O an anladım ki bir rüyanın içerisindeydim. Bir yıldır hep aynı rüyayı görüyordum. Su içmek için yatağımın yanında duran komidindeki suya uzandım. Saat gece 3'tü. Bu rüyayı gördüğümden bu zamana kadar 6'da kalkıyordum. İlk defa erken kalkmıştım.Uyandığım zaman bir daha uyuyamıyordum.

İçimden bir ses Max Tepe'sine gitmemi söylüyordu.Her gün saat 6'da Max Tepe'sine giderdim. Yeşilliklerle donatılmış yüzlerce çiçeğe ev sahipliği yapmış, tepesinde duru bir su güzelliğini güzellik katıyordu. O güzel suya girmek beni rahatlatıyordu.

Üstüme; siyah, bel kısmına küçük bir dekolte ile birlikte sırt kısmındaki açıklıkta güzel bir mayo giydim. Mayomun üstüne de turuncu bir elbise giyindim. Yanıma sırt çantamı aldım. Sırt çantamın içinde; Akşam yemeğinden kalan sandviç, havlum ve terliğim vardı. Ayakkabılarımı giyip tepeye doğru yol aldım. Yeşillikler akşam daha da güzeldi. İlk defa akşam geliyordum. Arada sırada akşam da gelmem gerektiğinin farkına vardım. Tepeye doğru yürümeye başladım. Tepenin uç noktasına gökyüzüne doğru bir ışıltı gördüm.

Hızlı adımlarla tepeye doğru çıktım. Gördüğüm manzara muhteşemdi. Suyun parlaklığı etrafı aydınlatıyordu. Bir an önce girmek istiyordum. Çantamı kayalıklara bıraktıktan sonra elbisemi çıkardım ve suya balıklama şekilde atladım. Suyun dibine doğru yüzmeye başladım...

Yüzmek beni acıktırdığı için suyun yüzeyine doğru yüzmeye başladım. Kafamı suyun yüzeyine çıkarttım ve yüzüme gelen saçlarım arkaya attım. Kayalıklardan destek alarak sudan çıkıp ayaklarım suyun içinde kalacak şekilde kayalara oturdum.

Karşımda uzun boylu, kaslı bir adam dikiliyordu. Adam o kadar sert bakıyordu ki bakışlarımı adamdan kaçırdım. Siyah bakışlarını hâla üzerimde hissediyordum. Adam bir anda:

"Kimsin sen? Burada ne işin var?" diye sordu.

"Adım Lorna. 2 gün sonra 18 yaşıma gireceğim. Senin adın ne?"

Adam yüzünü ekşiterek bana acıyan gözlerle:

"Nasıl bir yokluktasın?"diye sorunca ben altta kalır mıyım hiç!

"Seni elde etmek için her şeyi yaparım."  dedim.

"Dene o zaman." deyip gitti.

Ne saçma bir konuşmaydı. Sanki onu bir daha görecekmişim gibi tavırlar. Hata bendeydi tabi. Aşağılayıcı bakışı ve konuşmasından dolayı ona karşı böyle konuşmuştum. Yoksa yoklukta falan değildim. Bu saçma diyalogdan sonra havlu ile üstümü kurulayıp okula doğru yol aldım.

...

Just cool, don't panic darling
You ain't seen a gun in real life but I brang it darling (Yeah)
Crushing up a tablet darling (Yeah)
Mind your business, goddamn it darling, yeah
Open up the boot, tell the plug "Fling it all in" (Yeah)
Over here we sinning but we winning darling
Why your boyfriend take his watch off when he's swimmin' Darling?

En sevdiğim şarkılardan bir tanesini dinleyerek koşu yapıyordum. Bizim okulda aileler çocuklarına savaşa hazırlamak için bu okula yazdırmışlardır. O yüzden okulumuzun eğitimi çok zordur. Her gün saat 7'de iki saat boyunca koşu yaparız. Ardından ok atma ve silah kullanma eğitimleri alıyoruz. Bunun yanı sıra sayısal dersler ve dil gibi dersler alıyoruz. 2 saat koşudan sonra herkes için özel olan banyolar ve giyinme odalarına girdik.

...

Elime ateşli oku aldım. Yaklaşık 10 metre uzaklıktaki Clara'nın başının üstündeki elmayı vurmak için hedef aldım. Eğer bu oku atamazsam 500 kere  şınav çekmem gerekiyordu. Bu da çok zordu ve zamanımı öldürüyordu.  Öğretmen Jenna komutu verdi ve derin nefes alarak  oku attım.  Okum elmayı vurmuştu. Bu derste böyle geçti.

...

Ağacın altının serin bir hava ile birlikte dünya klasiklerinden bir kitap okuyordum. O esnada Clara yanıma geldi. Clara ile çok konuşmazdık. Ben genellikle tek başıma  takılırdım. O ise okulda herkes ile konuşan sarışın bir kızdı. Bende sarışın olmak isterdim. Kahverengi saçlı kahverengi gözlü bir kızdım. Clara güler bir yüzle:

" Kütüphanedeki bütün kitaplar en az iki kere okumuşsundur. Neden yasaklı bölgedeki kütüphaneye gitmiyorsun ki ?"

" Adı üstünde Yasaklı Bölge. Duyduğum kadarıyla oraya gidenler geri gelmiyormuş."

" Onlar doğum gününde gitmiyorlardı ki. Senin iki gün sonra doğum günün değil mi? Yönetim 18 yaşındaki doğum günümüzde istediğimiz şeyi yapmamıza izin veriyor. Sen de kütüphaneye gidebilirsin. Hem senin dediğin bir efsane ."

" Peki. Ben o zaman gitmek için yönetimden izin alayım."

" Hayır hayır. İzin almana gerek yok. Zaten 18 yaşında da doğum günümüzde istediğizimizi  yapabiliyoruz. Yönetim yeni öğrenci alım yapacağı için işleri çok yoğun bir de sen onları yorma."

" Bilemedim. Düşünmem gerek."

"Bu okul bizi savaş için eğitiyor. Savaşa girmek için cesaretli olmamız gerek. Eğer böyle cesaretli olmayacaksan bu okuldan git bence.Neyse sen bilirsin. Senin iyiliğin için söylemiştim. Ben gidiyorum. Hoşçakal."

...

2 gün sonra.

Clara'nın dedikleri aklımdan çıkmıyordu. 10 dakika sonra yeni yaşıma girecektim. O kütüphaneye çok merak ediyordum. İçimden bir ses o kütüphaneye gitmem gerektiğini söylüyordu. Sanki o kütüphanede aradığım bir şeyi bulacaktım. Sanırım bu cesaretliliği göze alacaktım. Yasaklı bölgeye doğru yol aldım. Minik minik adımlarla yasaklı bölgeye ilerliyordum. Kapıya ulaştığım zaman bundan emin miydim diye kendimi sorguladım. Bir işi yarım bırakmayı sevmezdim.

Bir  hışımla kapı itekledim. Kimse yoktu. Bu beni şaşırtmıştı. Önümde bir ışık yanmaya başladı. Işığı takip ettim. Önümde upuzun gri bir koridorda parlayan bir oda gördüm. Rüyamdaki koridora benziyordu. Parlayan odaya doğru ilerledim. Rüyamdaki gibi kütüphane yazısı vardı. Kapı bir anda açıldı. Ben odaya girmek istemezken bir anda bir güç beni kontrol ediyormuş gibi kütüphaneye sürükledi.

Siyah kapaklı üstünde altın işlemeli olan o kitabı gördüm. Rüyamda hiç dokunamadığım kitap önümdeydi. Kitaba dokunmak istiyordum. Kitabı elime alırken birden kitap açıldı. Göz alıcı bir ışık ile havaya yükseldim. Bir yandan yüksek şiddetli bir ses ile kitabın sayfaları hızlıca çevriliyordu. Saçlarımın uçlarının maviye dönüştürdüğünü
gördüm. Aynı zamanda da saçlarım parlıyordu. Vücuduma yüzlerce ok saplanmış gibi hissediyordum. Neye uğradığımı anlayamadan, bir şiddetle yere düştüm ve gözlerim karardı.

HOROSCOPEWhere stories live. Discover now