●●

Havaalanındaki işlemleri hallederken etrafına bakma dürtüsüne fazlasıyla engel olmuştu. Umrunda değildi nihayetinde. Baksa bile etraf o kadar kalabalıktı ki istese de bulamazdı. -Ki zaten gelip gelmediğini uçakta yanında olup olmadığında anlardı.

Bekleme alanında elinde telefonuyla aile grubu için pasaportla fotoğraf çekip attı ve görüşürüz millet yazıp yolladı. Hepsine bu tatil boyunca kafa dinlemek istediğini önceden söylemişti. O nedenle kısa bir süreliğine grubu arşivleyip bildirimleri kapattı.

Oflayarak başını kaldırdı ve öylesine etrafına bakındı. İçinden bir ses Jungkook'un geleceğini söylerken, diğeri ise gelmeyeceğini söylüyordu. Ama sanki, ikinci ses daha baskın gibiydi çünkü en son hatırladığı kadarıyla "huzur istiyordu" ve Jimin'de aradığı huzur yoktu.

Düşünmemek için çaba sarf etmeye devam etse de aklından bir an bile çıkmıyordu. En çok da bundan nefret ediyordu. Ona ne çabuk alışmıştı? Ne çabuk sevmişti? Alt tarafı beş ay sevgili olmuşlardı.

Anons sesi ile beraber ayaklandı. Gereğinden fazla hızlı adımlarla son işlemin yapılacağı yere ilerledi ve şansına sıradaki ikinci kişiydi. İşi beş saniye içinde hallolur hallolmaz koridoru yürüdü.

Kısa süre sonra pencere tarafındaki koltuğa oturdu. Aklına Jungkook'un da pencere kenarını istemesine rağmen Jimin'e sen al orayı demesi gelince içi burkuldu. Dudağını bükmek üzereyken yanına birinin geldiğini hissetti ama bozuntuya vermeyip dışarı baktı.

"Merhaba."

Ve o tanıdık ses.

Umursamaz bir tavırla başını sağ tarafına çevirdi. İşte eski sevgilisi yanındaydı. Beraber tatile gidiyorlardı. Ne komik.

Kısaca "Merhaba." dedi ve yeniden yuvarlak pencereden dışarı baktı.

Jungkook insan içinde oldukları için sesini daha az duyurmak adına Jimin'e doğru hafifçe eğildi. "Geleceğini tahmin etmiştim."

Alaylı bir gülümseme yerleştirdi suratına Jimin. Asla ona bakmıyordu. Kırgınlığı çoktu. Dediği kelimeler içine çok oturmuştu. "Neden gelmeyeyim ki zaten?"

"Doğru. Neden gelmeyesin ki?"

Ve yol boyunca diyalog halinde oldukları tek an uçak kalkmadan önceki bu andan ibaretti. Jimin geri kalanında önce bir film izledi sonraysa kulaklığını takıp uyudu. Jungkook ise gözleri kapalı bir şekilde müzik dinliyordu. Ne bir etkileşim, ne yanlışlıkla da olsa temas... hiçbir şey olmamıştı. Tıpkı birbirine yabancı olan yolcular gibiydi.

Ta ki on iki buçuk saatlik yolu devirene kadar. En sonunda Madrid'e vardıklarının anonsu geçince bile Jimin hâlâ uyuyordu. Sonuçta kaç gecedir düşünmekten dolayı rahat uyku çekememişti.

Jungkook yerinden kalkmak için toparlanırken eski sevgilisini fark etti. Fark etti demek yanlış olurdu çünkü başından beri çaktırmadan da olsa ona göz atıyordu. Gururunu ayaklar altına alamazdı veya yediği lafları unutmazdı ama bir anda da silemezdi. İmkansızdı.

İç çekti ve gözleri öne çıkmış dudaklarına kayarken "Jimin, uyan." diyerek dürttü.

Jimin gözlerini açtığında uyku mahmurluğu ile sorarken omzunu dürten eli refleks olarak tuttu. "Geldik mi?"

Jungkook onaylar bir mırıltı sundu ve elini çekti. İçi gidiyordu adeta. Arkasına bile bakmadan ayaklandı. Daha fazla onla başbaşa kalmak istediğini sanmıyordu ama bu imkansızdı. Aynı odayı paylaşacaklardı. Kaçışı yoktu. Ama bunu bile bile bu tatile gelmişti.

love is sour candy ● jikookحيث تعيش القصص. اكتشف الآن