5.Bölüm -Prenses Ve Gizemli Adam-

En başından başla
                                    

"Girebilirsiniz. Ayrıca bugün taburcu edebilirsiniz."

Doktor yanımızdan ayrılırken yavaşça Duru'nun bulunduğu odaya girdim. Bitkin bir halde yatakta uzanıyordu. Beni ve annemi görmesiyle doğrulurken hızlı adımlarla ona ulaştım ve kollarımı ona doladım. Annem de bize katıldı. Duru'dan ayrıldıktan sonra neşeli bir haber vereceğimi simgeleyen bir şekilde gülümsedim.

"Hadi hazırlan bakalım, çıkıyoruz." Duru şaşkınlıkla bakakalırken gülümsemem daha da yayıldı yüzüme. Buraya geldiğinde birkaç gün misafir edilmeden bırakılmadığı için tepkisi doğaldı.

Duru'yu hazırlandıktan sonra hastaneden çıktık ve ev için yola koyulduk. O kadar yorgun hissediyordum ki kirpiklerim bile binlerce ağırlığa sahipmiş gibi geliyordu. Ruhumun çukurlarına bedenimde düşmüş gibiydi.

Herkes kendi odasına çekilirken bende odama sindim. Değişik bir hal içerindeydim, sanki midem beynim yerine düşünüyor, gözlerim dilim yerine tat alıyordu.

Belki de Kutay söylediklerinde haklıydı, bu kadar sorun tamamen kendime değer vermediğim için kaynaklanıyordu. Bazen kendimi boşlukta yürüyormuş gibi hissediyordum. Bazen sadece hayatta kalmak için yapmam gerekenleri yapıyormuşum gibi geliyordu. Nefes almak, yemek yemek gibi. Ama ne bileyim Duru bu kadar acı çekiyorken gülmek bile ona ihanet ediyormuş hissi yaratıyordu.

Pijamalarımı giydikten sonra yatağa gireceğim sırada telefonumdan bir ses geldi. Genellikle bu saatte mesajlara alışık olmadığım için bu durumu garipsedim.

GÖNDEREN: KUTAY

"Düşüncelerin en derini, başını yastığa koyduğun an başlar." -Gabriel Garcia Marquez

O yüzden prenses, bugün gözlerini kapattığında kötü şeylerin değil iyi şeylerin hayalini kur. Mutlu olmana izin ver. Bunu hakkediyorsun.

Telefon elimde emanetmiş gibi kaldı öylece. Ne yazsam, ne söylesem bilemedim. Sanki parmaklarım tutulmuş gibi hissettim. Bin defa yazıp sildim.

Ve en sonunda diyebildiğim tek şey "Teşekkür ederim." oldu.

Sanırım bundan daha kaba bir şey yazamazdım.

Sabah zorlu uyanma sürecinden sonra hazırlandım ve kısa bir aradan sonra okula gitmeye karar verdim. Bir haftalığına rapor almıştım ve kendime dinlenmek için fırsat yaratmıştım. Zaten okula gitmek bana anlamsız geliyordu. Bir gün yapacağım iş aile şirketinin başına geçmekti. Bunu yapmak içinde çok çalışmak gerekmiyordu, en kötü üniversiteden bile mezun olsam bu olanak benim için sağlanmıştı. Ne diyebilirdim ki doğduğum andan itibaren alnıma yazılmış bir yazıydı bu.

Aşağı indikten sonra kahvaltı masasına doğru yürüdüm. Ortalıkta sadece annem görünüyordu. Muhtemelen Duru uyuyordu, Elif teyzede mutfakta olmalıydı.

"Günaydın." dedim masaya otururken fakat karşılığında bir cevap alamadım. Annem elindeki çatalı tabağına sürtüyordu. Dalgındı. Dikkatini çekebilmek adına ellerimi salladım. "Anne."

"Bir şey mi dedin?" dedi annem kafasını kaldırırken.

"İyi misin?" diye sordum. Sergilediği hareketler tam tersini gösteriyordu.

"İyiyim." Sesi emin çıkmıyordu. Dudakları ip gibi gerilmişti. Biliyordum, iyi değildi.

"Bana neden hiçbir şey anlatmıyorsun?" diye sordum sitemle.

"Anlatmam gereken bir şey yok."

"Neden mutsuzsun o zaman?" dedim önüne kanıtlar sunarak. "Çocuk değilim. Bir şeyleri görebiliyorum. Duru'ya söylemiyor olabilirsin ama benimle paylaşman gerekiyor."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 19, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Geçmişin İziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin