5.Bölüm -Prenses Ve Gizemli Adam-

1.1K 248 34
                                    

Adımlarımla geriye doğru gitmemek için büyük bir çaba harcıyordum. Kutay'ın sözleri ve varlığı biraz olsun duygularımı bayatlandırmıştı, o kadar da kötü hissetmiyordum. En azından buraya geldiğimde ki ruh halim göz önünde bulundurulduğunda olabilecek en iyi seviyedeydim.

Mutlu olmak beni ürkütüyordu. Kendimi ne zaman iyi hissetsem hislerime gölge düşüyordu. Kutay dakikalar önce yanımdan ayrılmış, gecenin karanlığına karışmıştı. Açıkçası şu an onu önemseyemeyecek kadar gergindim. Vücuduma damlayan ve tüm umudumu sömüren düşünceleri yok sayıyordum ama bir şekilde karşıma çıkıyor, beynime sızıyordu.

Bu hastaneye Duru'yu ilk getirdiğimizde hayatımın en acı haberini işitmiştim. Daha sonra bütün herşey çorap söküğü gibi gelmiş hayatımıza acı kalıcı bir şekilde çöreklenmişti. Kavgalar, ihanetler ayrılıklar, terkedilmeler... Her şey sadece bir buçuk yılda, ani bir şekilde yaşanmıştı.

Hastaneye yaklaştıkça geçmişin izleri silinip beni bulunduğum ana çekti. Dudaklarımı dişlerimin arasına alıp işkence etmeye başladım. Belki hatırladığım anılardan belki de duyacaklarımın korkusundan ileriye doğru bir adım bile atmak istemiyordum.

Hastanenin giriş katına geldikten sonra insanı huzursuz eden o koku içime sızdı. Huzursuzluk arkama saklanırken zemine güçlü baskılar uyguladım ve cesaretimi yitirmeden olmam gereken kata çıktım.

Annem yere sinmiş ve bomboş bakışlarla boşluğu seyrediyordu.

Tedirgin bir şekilde ona yaklaştım. Duygularım saçılmaya başlayıp gözlerime saldırırken düşmek için yalvaran damlaları geri göndermeye çalıştım. Boğazımda bir yumru belirirken burnum sızlamaya ve gözlerim yanmaya başlamıştı. Annemin yanına çökerken nasıl davranmam, ne söylemem gerektiğini bilememiştim.

Annemin bakışları beni bulurken bende ona baktım. Yüzünden tüm renk çekilmişti ve göz altlarında mor halkalar oluşmuştu. Gözleri kızarıktı fakat ıslaklık namına bir şey yoktu, belki de ben gelmeden önce kendini gözyaşlarından arındırmıştı.

"Ne olmuş?" diye sordum. Ardından kelimeler yere düşüp güçsüz bir cam parçası misali parçalara ayrıldı. Konuştukça boğazımda biriken yumru artıyor ve sesimi kesiyordu.

"Bilmiyorum." diye mırıldandı annem. Önüne döndü ve birkaç saniye evvelki yaptığı hareketi yineledi. Çök kötü görünüyordu. Saç tellerinden parmak uçlarına kadar yeşeren tüm pigment kırıntıları çürümüş, ruhu sömürülmüş gibiydi. Bilmiyordum, belki de bende bu görüntüden farklı bir izlenim taşımıyordum.

Belki de annemle çok nadir bulunan ortak noktalarımızdan birisi de buydu.

İkimizde en ufak bir olayda umutsuzluğu sırtlıyor olumlu duyguları reddediyorduk. Hiçbir zaman babam kadar soğukkanlı ve umursamaz olmamıştım, annem de öyle. Bencilliğimin üstüne defalarca toprak atmış fedakarlığı yeşertmiştim. Belki de bu yüzden bu kadar acı çekiyordum. 'Benden daha değerlisi yok' mantığını peydahlasaydım, tüm bu hissettiklerim anlamsız kelimelerden ibaret olacaklardı.


Kendi iç dünyama yolculuk yaparak zamanı kuruttuğum sırada kapı gıcırdama sesi kulaklarımı doldurdu. Doktor bize doğru yaklaşırken annem ve ben çoktan ayağa kalkmış ve gözlerimizi doktora dikmiştik. Gülümseyerek bize yaklaşırken duygularım doktorun dudaklarına takılmıştı. Bu iyi bir şey olduğunu sergiliyordu, değil mi?

"Merak etmeyin bir problem yok." dedi doktor sakin bir sesle. "Sadece yorulmaması ve dinlenmesi gerekiyor. İlaçlarını ihmal etmeyin lütfen."

"Teşekkürler." dedim ağız dolusu mutlulukla doktora bakarken.

"İçeri girebilir miyiz?" diye sordum masum bakışlar atarken.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 19, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Geçmişin İziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin