3.Bölüm -Kimsin sen?-

1K 297 23
                                    

Kutay'ın elinde sallanan kolyeme bakarken yavaş yavaş şaşkınlığımı üstümden atmaya çalışıyordum. Dün ben gittikten sonra farketmiş olmalıydı. Elimi kolyeme götürdüğümde yukarı kaldırıp almamı engelledi. Kaşlarımı çatıp ona bakarken ne yaptığını çözmeye çalıştım.

"Kolyemi alabilir miyim?" dedim hareketlerimi kolyemi almak için yeterli görmediğimde.

"Tabiki." dedi Kutay ama herhangi bir harekette bulunmadı. Sabırla bekledim. 
"Tabi bunun bedeli olur."

Şaşkınca ona baktım. "Bedel mi? Saçmalama istersen kolyemi verir misin Kutay?" dedim tekrar ederek. Neyin bedelini ödeyecektim. Bana ait bir eşyanın mı?

"İsmimi hatırlıyorsun demek."

Kutay kolyemin ucunu kavradı ve ellerini cebine yerleştirdi. Gözlerim yaptığı hareketleri takip ederken bıkkınlıkla soludum. Kafasına güçlü bir darbe almış olmalıydı.

"Ne saçmalıyorsun sen!" dedim sertçe.
Hiçbir cevap vermeden kollarını göğsünde birleştirdi ve geriye çekilip beni izledi. Kaşlarımı çatıp ona bakarken dudaklarında yarım bir kıvrım vardı.

Gözlerimi kapatıp nefes aldıktan sonra pes ettim. "Ne halin varsa gör."

Hafifçe omzuna çarpıp yanından geçerken kolumu tuttu ve kendine çevirdi. Kolumu elektrik çarpmış gibi anında kurtarırken gözlerimi dikip ona baktım.

"Ne var?" dedim umursamaz görünmeye çalışarak.

Kahkaha atmaya başladığında şaşkınca ona baktım. Ciddi bir şekilde kafasına darbe aldığı tezim yeşeriyordu. Bu dengesizlik normal değildi.

"Arya, sadece şaka yapıyordum." dedi sözlerini alçak sesli kahkahalarının arasına yerleştirerek.

"Çok komikti." dedim alaylı ses tonumun gölgesinde kalmış öfkemle.

Ardından tekrar önüme dönüp yürümeye devam ettim. Beni tekrar durdurur sanıyordum ama öyle bir şey olmadı.

Eve geldiğimde Duru koltukta uyuyakalmıştı. Bu konuda Duru tıpkı bana benziyordu. Bende televizyon karşısında sürekli uyuyakalırdım.

Onunla vakit geçirebilmek için bir haftalık rapor almıştım ama bir türlü zaman bulup gezememiştik.

Minik meleğim uykusuna devam ederken dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Nedensizce benimde dudağımda kıvrım oluştu, sanırım rüya görüyordu.

Düşüncelerimden sıyrılırken küçük bedeninin bu koltuk için uygun olmadığına kanaat getirdim. Bir elini beline bir elini de dizlerine yerleştirdikten sonra yavaşça havalandırdım, biraz irkilse de uykusuna geri döndü.

"Sen ne zaman bu kadar ağır oldun." dedim kendi kendime mırıldanırken.

Duru'yu kucakladıktan sonra salondan çıkarken kapı sesi duymamla durdum.
Gelen annemdi.

Gözleri ilk önce beni sonra kucağımdaki Duru'yu gördü. Telaş kırıntılarıyla kaplı yüzüyle bize yaklaşırken elini Duru'nun alnına koydu, ateşinin olup olmadığını kontrol etti.

"Bir sorun mu var?" dedi endişelenerek. Onun gündüzleri uyumasına alışık değildi pek.

"Hayır, uyuyakalmış." dedim endişesine bariyer çekerek. "Ben de odasına götürüyordum."

Söylediklerimle yüzü rahatlamış bir ifadeyle örtülürken geriye çekildi ve ilerlemem için yol açtı.

Gülümsedim. En azından bir ebeveynim eski haline dönmüştü, kalbini taş kaplamamıştı.

Geçmişin İziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin