2

299 14 85
                                    

Sinan, denizin karşısında bir bankta otururken önünde bir karaltı belirdi.

Birinin gölgesiydi bu...

"Şuan hissettiğin duyguları benden daha iyi anlayan biri olamaz Sinan." dedi gölge.

Sinan, bu sesi tanımıştı...

"İhanete uğrama, yalnızlık, mutsuzluk, yalanlar, gerçekler, Tozkoparanlar, Pençe, Mavi Ay... Hepsi seni çok yordu değil mi?" diye devam etti.

"Tamı tamına bir hiçmiş gibi hissediyorsun değil mi? Bak Sinan, eğer insanlara hatalarının bedelini ödetmezsen yaptıkları şeylerin doğru olduğunu sanarlar. Onlara bunu ödetmen gerekmiyor mu sence?"

"Ödeşeceğiz... Ama Elif'i mi dinleseydim acab-" derken gölge Sinan'ın sözünü kesti.

"Elif de onlardan Sinan. O da sana aynı şeyi yapacaktı... Elif'in onlardan hiçbir farkı yok. Sen neden Elif'i dinl-" derken Sinan gölgenin sözünü kesti.

"Elif'in bir özelliği yok. Kendi kendine senaryo uydurma." dedi kendinden emin bir sesle.

Sinan, içinden 'Acaba gittiğimde ağlamış mıdır?' diye düşündü.

Hayır hayır

Sonra bu düşünceyi kafasını iki yana sallayarak def etti.

Gölge, Cenk'ti...

Cenk, Sinan'ın omzuna 'ben yanındayım' der gibi vurdu.

"Bak Sinan... Pençe'de kimse kimseye yalan söylemez. Bu bizim kulübümüzde duvarlarda yazmıyor olabilir ama biraz kafanı çalıştır. Sence de sadakat olmadan bir kulüp ayakta kalabilir mi?" dedi. Onu kendi tarafına çekmeye çalışıyordu.

Sinan'ın gözü dönmüştü...

Hırsı yüzünden önünü göremiyordu ve Cenk'e inanmıştı.

Cenk elini Sinan'a uzattı.

"Bizimle misin kardeşim?"

Sinan, "Sizinleyim kardeşim..." deyip uzatılan eli sıktı.

Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak gülümsediler. Bu normal bir gülüş değildi.

'Kardeşim diyen yanıltıyor. Sen yanıltma bari be Cenk...' diye düşündü Sinan.

...

Haluk ve Efsun birbirlerine baktılar.

Salih ve Fikri'nin boş anını yakalayıp hemen orayı terk ettiler.

Fikri peşlerinden koşacakken Salih onu durdurdu.

"Dur Fikri dur. Makineyi burada bıraktılar zaten." dedi.

"Şimdi bu kapı bizim tahmin ettiğimiz zamana mı açılıyor Salih?" dedi Fikri.

"Tahmin ettiğimiz zaman aynı mı?" diye yanıtladı Salih.

"Gelecek..." dediler aynı anda.

Fikri, "Gidecek miyiz?" diye sordu.

"Nereye açıldığını bilmiyoruz. Gelecek bu... Uçan arabalar, ışınlanan insanlar, tükenen su, kötü insanların teknoloji gelişmiş versiyonu ve dahası..."

"O zaman kapanmasını izliyoruz?" deyip içeri elini uzattı Fikri.

"Dur Fikri! Kime söylüyorum ben? Portalın nereye açıldığını bilmiyoruz! Gidemeyiz!" deyip Filri'yi kolundan çekti.

Fikri, kolunu Salih'in elinden kurtarıp içeri bir adım attı.

"Geliyor musun?" dedi arkasını dönüp.

"Of Fikri of..." deyip Salih de Fikri'nin yanına gitti.

"O zaman..."

"3." deyip Salih'e baktı Fikri...

Salih "2." dedi tereddütle.

"1." deyip anında içeri girdiler.

...

Mete'yi İskender'in evine götürmüşlerdi.

"Elif nerede?" dedi Mete.

Arda, "Gardaşım görmediniz mi Sinan'ın arkasından koştu gitti o da. İnşallah geri getirir..." dedi ve Mete'ye baktı.

"Yaw açıklama yapmadan gelinir mi öyle gardaşım? Hepimizi şoka soktun valla ya!" deyip Mete'nin yanına oturdu.

Asya, "Şimdi herkes sussun. Mete konuşacak." deyip işaret parmağıyla Mete'yi gösterdi.

...

Elif hala yerde oturur vaziyetteydi. Gözyaşları durmadan akıyor, arkadaşını(?) kaybetme korkusuyla yanıp tutuşuyordu.

"Sinan..." dedi ve gözlerini kapattı.

"Sen ne dersen de. Ben seni durduracağım." deyip, güçlükle yerden kalkıp Sinan'ı aramaya başladı.

...

Cenk, Sinan'ı dayısının gizli odasına getirmişti.

Sinan, "Vay be... Demek böyle bir yer vardı. Her aradığımızda burada mı saklanıyordunuz?" dedi şaşkınlıkla.

Cenk, " Eh yani... Sayılır. Şimdi sen Pençe'ye geldin ya! O bücürü Pençe'den atabilirim artık." deyip kahkaha attı. Sözüne devam etti.

"Bak şimdi Sinan. Pençe'de olmanın altın kuralları var biliyorsun. Ama sana ufacık bir torpil yapabilirim - işaret ve baş parmağını paralel tutup birbirine yaklaştırdı - Pençe yeminini etmen için içerde bekliyor olacağım." deyip çıktı odadan.

Sinan bu noktaya nasıl geldiğini anlamamıştı. Ama Pençe en başından beri ona zevk veriyordu. Yeminini etmek için Cenk'in arkasından koştu.
( salak jojuk )

...

Elif sokak sokak geziyordu. Bacakları ağrıyordu artık...

"Neredesin Sinan? Neredesin..." deyip yürümeye devam etti.

Kulübe bakmıştı. Orada yoktu...

Aklına diğer kulüp geldi. Pençe...

Oraya gitmiş olabileceğini düşündü ve adımlarını oraya yönlendirdi.

Gözyaşları içinde tökezleyerek geldi kulübün önüne. Kapıdaki yazıya baktı. Korkaklar giremez, Pençe kaybetmez...

Sinan'ın burada olduğunu hissetti ve içeri girdi.
Kapı açıktı.

Sinan ve Cenk'in konuşmaları duyuldu.

"Bundan böyle adım Pençe. Pençe'ye sadığım gündüz gece..."

Sinan'ı duyan Elif bunu kabullenemeyip yanlarına koştu.

"Sinan?"

"Elif?"




ZAMAN LABİRENTİ - E&SWhere stories live. Discover now