16.Bölüm: ESKİ UYGARLIK

En başından başla
                                    

Bu kavuşma yalnızca beni değil diğer herkesi de aynı şekilde ezip geçecek türden bir darbeydi.

"Kraliçe Maysa'yı koruyun!" Bir muhafızın feryadıyla dağıldı sessizlik. Ölüm gibi üzerimize çöken yoğun karanlığın arasında koşturan muhafızlar, Aryen'e güçleri yetmeyeceğini bile bile koşturdular ama ikisi hiç oralı olmadı.

Aryen, Maysa'yı kendine daha sıkı bastırırken Maysa da ona teslim oldu, Kâbus Gözcüsü'nün kollarına... Bense darmadağındım... İhanetin ağırlığı omuzlarımdan bastırdıkça güçlü ve ayakta kalmaya çabalıyordum ama nafile. Dizlerim titriyordu, bedenim soğuk soğuk terliyor ve zayıf kalbim çırpınıyordu. Aryen'in dudaklarıyla mühürlenmiş göğsüm direniyordu.

Aryen bir elini havaya kaldırdı. Yumruk yaptığı elinin parmakları açılırken elinin ayası tavana döndü. Avucundan yayılan siyah duman hızla tavana ulaşırken Aryen'le tavan arasında kara bulutlardan bir tünel ördü. Nihayetinde sarayın duvarına çarpan karanlık bütün salonu esir aldı.

Karanlık...

Zifiri karanlık...

Her şeyi öldüren, nefesleri söndüren karanlık. Lord Aryen'in sadık hizmetkârı.

Göz gözü görmeyecek türden siyah toz bulutunun içinde yıldırımlar çakıyor, muhafızların acı dolu çığlıkları kulaklarıma doluyordu. Hepsi karanlık salonun içinde çakan şimşeklerin aleviyle yanarak can verirken Maysa ve Aryen'in dudakları hâlâ birbirine kenetliydi.

Ayas'ın elini hissettim bel boşluğumda. Onun da teni buz kesmişti, parmakları birer sarkıt gibi keskindi. Kendimi sakınıp geriye çıkmak istedim ama olmadı.

Ayas ikimizi de salondan çıkarma niyetindeydi.

Onunla birlikte kapıya doğru yürürken omzumun üzerinden Aryen ve Maysa'nın olduğu tarafa bakıyordum ama göremeyeceğim kadar bulanıktı her yer.

"Gel benimle." Ayas'ın endişeli sesiyle kendime gelmeye çalıştım. "Rena, yürü!" Bir rica değil; emirdi bu.

Peri muhafızların patlayan bedenlerini, cayır cayır yanan etlerinin kokusunu alıyordum. Güçleri çalınmış hâliyle bile Aryen, bu salondaki çoğu varlığı yalnızca bir el hareketiyle yakıp yok edecek kadar güçlüydü.

Yutkunmaya çalıştım ama boğazıma hücum eden ağıt ve gözyaşları düğüm olup kilitlendi, yutkunamadım. Zihnim düşüncelerimin mezarlığıydı şimdi.

Aryen'den tüm kalbimle nefret ettiğime bir kez daha inandım ve emin oldum. Geçen gece bahsettiği gibi eski uygarlığın güçlerini aldığım gün o güçlerle yapacağım tek şey... Aryen'i yok etmek olacaktı.

Bu gece Maysa'nın dudaklarına diz çökerek geçen gece Kâbus Sarayı'nda yaptığımız anlaşmayı hiçe saymış, bana ihanet etmişti.

Ayas kapıları açmak için zorladı ama bir faydası olmadı. Aryen her ne yapıyorsa salondaki; hatta saraydaki her şeyi ele geçirmişti. Ayas'ın parmak uçlarından yayılan yaldızlı ışıklar, dudaklarından dökülen sözcükler bile işe yaramıyordu.

"Açılmıyor!" Öfkeyle sıktığı dişlerinin arasından konuşurken bir kez daha denedi. "Kahretsin!"

Ardına döndü. Yüzünü göremesem de Aryen'e attığı bakışların ne denli ölümcül olduğunu tahmin edebiliyordum.

"Ayas." Sesim uyarır gibi çıksa da Ayas'ın umurunda bile olmadı. "Bunu yapma."

Gözleri Aryen'i esir almıştı. Sağ elini çenesinin hizasına kaldırdığında yumruk şeklindeydi. Birer birer açıldı parmakları ve her parmağıyla birlikte ışık huzmeleri karanlığı yarıp geçti.

YOZLAŞMIŞ HARABELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin