1

3K 34 64
                                    

Hava haddinden fazla sıcaktı. Okulun sıcaklara gelmesi kadar kötü bir dönem yoktu. Lakin, soğuk olunca'da fazlaca götümüz donuyordu.

Bu yaşta bunları kafaya takmam gerekmiyordu keza ömrümüz kısa olurdu herşeyi kafaya tak tak nereye kadar öyle değil mi yahu.

Sonuçta büyük olunca dertler hat safhada oluyor nereden bildiğim konusunda ise ebeveyinlerin bizleri güzel yaşamda hazırlamak için fazla mesai.

Dahaca lise üçüncü sınıfa gidiyorum. Keza Bu yaşlar bizim için çılgın ve eğlence yaşları ve fazlaca azgın olduğumuz dönemler.

"Kanka, dün gösterdiğin video'yu bulamıyorum köpeğin olim at lan onu bana acayip birşey!" Yubin, tahtanın önünden elindeki telefon ile bizim oturduğumuz cam kenarının olduğu sıraya doğru hızla koşuyordu.

Jiang Cheng gülümseyip, "Yalvar abine it herif" dedi umursamaz tavırlar.

"Yalvarırım lan! Ne olur! Çok kötüyüm Zaten dün gece bir türlü yükselemedim video'yu bulamadım diye. Ah! benim paşa yükselip zirveyi göremedi." Dişlerini sıkıp sinirle konuştu paşası dün o işi yapmadı diye fazlaca sinirliydi beyfendi.

Jiang Cheng, ben, Song ji Yang, büyükçe bir kahkaha attık. Sınıfta o kadar ses vardı ki, kimse bizi sikine takmıyordu. Ne konuştuğumuz onlar için fazlada önemli değildi zaten.

"Zhan, gülmede hadi ya birşey de şu kuzenine" dedi Yubin dudaklarını büzerek. Paşası zirveye çıksın diye yalvarıyordu mal.

"Cheng, at şu video içini boşaltsın sonra herkese sarıyor bu mal" dedim gülüşlerimin arasından. Saniye sürmeden mesaj sesi duyuldu telefonuna yubi'nin.

"Cheng, siktir git senle işim kalmadı." Dedi Yubin hızla koşarak tuvalete gittiği belliydi pezevenkgin.

"Eline kuvvet kanka" dedi ji Yang gülerek kitabını açıyordu. Yubin orta parmağını bizlere göstererek uzaklaştı.

"Siktir puşt!" Diye arkasından bağırdı Cheng fakat Yubin çoktan işini görmeye gitmişti.

"Zhan, akşam sizde toplanıyoruz değil mi?" Dedi ji Yang elini yanağının üstüne koymuş sıraya yaslanmıştı.

"Evet, annemler yok" dedim. Annemler fazla çalışıyordu ve bu yüzden fazlaca iş seyahatlerine gidiyorlardı. Genelde bizim ev müsait olduğu için bende toplanma yapılırdı.

"Cheng, akşam yapacakmıyız?" Dedim sesindeki merak kendini belli ediyordu.

"Tabi, oğlum ben bunun için 1 senedir uğraşıyorum. En sonunda öğrendim" dedi gururla.

"Ya işe yaramazsa, başımıza birşey gelirse o zaman!?" diye endişeli sesle soru sordu ji Yang.

Dudaklarını yaladı konuşmadan önce Cheng, "Oğlum kötüyü çağırma hemen. Birşey olmaz merak etme" dedi fakat kendi bile emin değildi. Başımızı salladık ikimizde tamam dermiş gibi.

Kısa süre sonra kimse konuşmadı Hepimiz telefon ile takılmaya başladık. Bahçeden sesler geldiğinde kafamı oraya çevirdim. Futbol oynuyorlardı.

O futbol oynuyordu.

Yibo...

Wang yibo...

Hayatımın aşkı, sadece benim değil herkesin peşinden koştuğu bir insandı. Yakışıklı olması Soğuk tavrı, erkeksi davranışları, derslerinde başarısı, futbol, basketbol,kaykay, ve motor bunlarda ustaca üstün bir başarısı vardı. Şey dedim mi çok yakışıklı yahu... Herkesin istediği biriydi tabiki benimde.

Onu ilk gördüğümde lise birinci sınıftım. Bana çarptığında klişe ama gerçek az kalsın düşüyordum ve beni belimden yakaladı. Kendine doğru çekti ve erkeksi soğuk tavrı ile 'iyi misin' diye sordu. İşte o an ona aşık oldum. Onu her yerden takip ettim fakat o beni bir kere olsun fark etmedi. İşte uzaktan izleyen onlarca insandan bir tanesiyim sadece.

"Çok bakma, çocuk eskidi" dedi Cheng kahkaha atarak.

"Benim bakmakla eskimez oğlum, anca parlar" dedim egolu tavrım ile.

"Şu seni takıntı Wang yibo, hayranlığın. Zhan o çocuk sana bakmaz." Dedi Cheng her cümlesi doğru olmasına rağmen bir umuttu benimkisi sadece.

"Neden?" Diye sormadan edemedim kendimi.

"Çünkü, ultra yakışıklı, ultra başarılı ve en önemlisi ise o bir erkek ve heteroseksüel" dedi sonunun uzatıp üstüne basarak söyledi.

"Nereden biliyorsun Cheng" dedim inanmayarak yada inanmak istemiyordum.

"Geçen gün, kantinde Konuşurken duydum lgbt günü hani yürüyüş yapacaklardı ya o gün. O ve arkadaşları konuşurken duydum. Asla desteklemediğini söyledi" dedi Cheng benim anlamamı saglamaya çalışarak.

"Hm, anladım" dedim sesim fısıltıyla çıkmıştı. Bakışlarım top sagsına döndüğünde mola verdiklerini gördüm yibo, şu içiyordu suyu içmeyi bıraktı ve yanındaki ile konuşmaya başladı. Kafasını çevirdiğide benim olduğum pencereye baktı o an göz göze geldik.

Ya benim hayal kurduğum olaydı gerçekten bana bakıyordu yada bana değilde benim beynim error veriyor öyle algılıyordu. Gözümü kapatım, bir saniye sonra açtığımda yibo, bana bakmıyordu. Beynimin oynadığı oyuna küfür ediyordum şuan.

Zil çaldığında hocanın sınıfa girdiğini gördüm lakin, bu ders dinlemeyecektim çünkü Yibom dışardayken ben burda ders çalışıp ona ihanet edemezdim.

••

Arkadaşlar +18 ve argo kelimeler olan bir hikaye olucak kısa olduğunu unutmayın. Bu bölümüde tanıtım olarak düşüne bilirsiniz.
Yorum ve beğeni yaparsanız sevinirim 🤗💚♥️🤙🏻

Varsayım | Yizhan Where stories live. Discover now