0.1

99 15 33
                                    

1.BÖLÜM | "NEW ORLEANS'A
HOŞ GELDİN CAROLİNE
FORBES."

"Caroline, dünyada en sevdiğim yerlerden birindeyim

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

"Caroline, dünyada en sevdiğim yerlerden birindeyim. Etrafım yemek, müzik, sanat ve kültürle çevrili. Ama aklımdaki tek şey sana ne kadar çok göstermek istediğim. Belki bir gün izin verirsin."

Ve Klaus'un kendisine yolladığı bu sesli mesajın ardından, tam olarak on ay sonra, Caroline, New Orleans sınırlarının içerisinde idi. Rengarenk sokakları olduğu, caddelerin sanatkarlar ile dolup taştığı, müziğin hiç susmadığı bir yerdi bu şehir. Genç kız o an, çürümeye yüz tutmuş ruhunun biraz olsun toparlanabileceğini ümit etti. Meraklı gözlerle çevresine bakarken, Klaus'u nerede bulabileceğini bilmediğini fark etti. İçinden bir ses sürekli buraya gelerek hata yaptığını söylese de onu dinlememeye çalıştı. Mystic Falls, ona acıdan başka bir şey vaad etmemiş gibiydi sanki.

Genç kız yavaş adımlarla önündeki bara doğru ilerledi ve cam kapıyı ittirerek içeri girdi. Etraf bir hayli sakindi, tezgahın arkasında genç bir kadın elindeki bardakları durulamak ile meşguldü. Caroline o tarafa doğru yöneldi ve tabureye oturdu. Dili damağı kurumuştu, gerçekten kana ihtiyacı vardı ama beklemek zorunda idi. Öte yandan bu bara gelmiş olmasına rağmen alkol alıp günün bu saatinden sarhoş olmaya niyeti yoktu. "Su alabilir miyim?" dediğinde en sonunda genç kız, kadın bardakları kurulmayı bırakıp müşterisine döndü ve onaylayıcı bir ifade ile başını sallayıp uzaklaştı oradan. Caroline eli ile ritim tutmuş, kimden bilgi alabileceğini düşünüyordu. "Buyur," dedi barmen kadın önüne bir bardak su koyduğunda, Caroline kibarca teşekkür edip suyundan birkaç yudum aldı. Barmen kadın ise kendisine bakıyordu o esnada dikkatle. "Seni buralarda ilk defa görüyorum. Turist misin?" dediğinde kadın, Caroline güldü. "Pek sayılmaz ama evet, daha bugün geldim." dediğinde Caroline, barmen kadın başını salladı. Daha sonra, "Burada herkesi tanır mısın?" dedi Caroline su bardağını tezgaha bırakıp kendisini izleyen ve yaka kartında 'Camille' yazan genç kadına bakarken,

"Sayılır, neredeyse yani," dedi barmen kadın,

"Kime baktın?" dediğinde daha sonra, Caroline derin bir nefes aldı.

"Klaus Mikaelson." dediğinde, Camille bir anda afalladı. "Klaus için mi geldin?" dediğinde, Caroline karşısındaki kadın herkimse büyük kötü kurdu tanıdığını fark etti. "E - evet, bir sakıncası mı var?" dedi bir an da hiddetlenerek ama neden böyle bir tepki verdiğini anlayamamıştı. "Hayır elbette ki yok," dedi Camille, daha sonra başka bir soru yönlendirdi.

"Arkadaşı mısın?"

"Sayılır. Öyle de denebilir." dediğinde kadın, Camille soru sormaya devam etti.

"O zaman sen de mi vampirsin yoksa, veyahut bir cadı, ya da bir kurt?"

"Şuan neden bana bunları soruyorsun, anlamıyorum, çok basit bir soru sordum Klaus, nerede biliyor musun bilmiyor musun bu kadar. Vereceğin iki cevap var sadece." dediğinde Caroline, Camille gülümsedi. "Tamam, pekala fazla gerildin özel alan ihlaline girdiyse sorularım kusura bakma. Çok meraklı bir psikoloğum işte." dediğinde kadın omuz silkerek, Caroline ona tepki vermedi. Camille ise konuşmaya devam etti. "Nerede olduğunu biliyorum ama kendisi, kimse ile görüşmek istemiyor bu aralar, benimle bile." diye eklediğinde Camille, Caroline omuz silkti.

you light up my dark soul. Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon