19. Bölüm "Mahşere Kalan Düşler"

Start from the beginning
                                    

Güçlükle kendimi suyun üzerine çıkardım ve Kartal'ın uzandığı şezlonga baktım. Gözleri yine bana bakıyordu ama donuktu, boştu, bomboştu.

Korkuyla, "Kartal." Diye fısıldadığımda yaz sıcaklığının yerini dondurucu soğuk aldı ve denizin gerisinde spiral biçimde bir hortum oluştu. Öyle hızlı ilerliyordu ki biraz daha suyun içinde kalmaya devam edersem beni de içine çekecek, sonsuz boşluğuna hapsedecekti.

Hızlı hızlı suyun içinden çıktım ve Kartal'a doğru koşmaya başladım. Bedenimin ıslaklığı soğuğu emiyor, morarmaya başlıyordu. Umursamadım ve koşmaya devam ettim. Morarmam ya da bana ne olacağı umurumda değildi ama adımlarımı engelliyordu. Kartal'a hızlıca gitmeye çalışan adımlarım, hareket kısıtlığından git gide yavaşlıyordu.

Moraran bedenime ve yavaşlayan adımlarıma inat ağır ağır olsa da koştum. Koştukça, ona yaklaştıkça ayaklarımın altı ısındı. Onun sayesindeydi bu, ona yaklaştıkça ısınıyordum. Can bulan ayaklarıma bakmak için adımlarımı durdurup başımı hevesle öne eğdim. Eğmemle midemin ayaklarıma kadar inmesi aynı anda oldu. Isınmamın sebebi Kartal değil, kopkoyu kana basıyor olmamdı.

Ağzımdan ıslık sesine benzer acı bir inleme döküldü. Tedirginlikle kanı takip ettim, ettim, ettim ve...

Kan Kartal'ın başından süzülüyordu!

Yeniden koşmaya başladım. Beni tüketen acıya rağmen, son gücüm elimden alınana dek, ciğerlerimdeki tüm can çekilene kadar koştum ve yolun sonunda onu gördüm. En derin korkularımın sahibini, beni her seferinde çaresiz bırakan yaratığı gördüm.

Beni bıçaklayan adam Kartal'ın tepesinde dikiliyor, simsiyah gözleri ölümün soğuk yüzüyle güneş gibi parlıyordu.

Gözlerimiz buluşur buluşmaz dudakları vahşetin zevkini ağırlayıp yukarı doğru kıvrıldı ve Kartal'ın başına sapladığı bıçağı daha da derine itti.

"Kartal!"

Kartal'ın adını çığlıkla haykırdığımda aynı anda bedenimi saran güçlü kollara direnmeye çalıştım fakat kıpırdayamıyordum bile. O adam bir mengene gibi kollarımı avuçlarına hapsetmişti. Tüm gücümle kurtulmaya çalıştıkça daha sıkı sarıldım ve çığlıklarımın arasında yüksek çıkan bir ses duydum. "Buradayım."

Gözlerimin önünden gitmeyen puslu görüntü yüzünden Kartal'ın cansız bedeni bir görünüyor bir kayboluyordu. Ona ulaşabilme umuduyla haykırırcasına, "Kartal!" Diye bağırdım. "Ölme, sakın beni bırakma. Korkuyorum."

Gözyaşlarımın eşliğinde yeni bir çığlık atınca kollarımı hapseden el beni hızlıca göğsüne çekti ve sımsıkı bastırdı kendine. "Rüyaydı sevgilim, geçti. Benim... Güvendeyim, güvendesin. Korkma."

Bedenimi saran güçlü kolların sahibinin Kartal olduğunu anlamamla rahatlamam aynı anda oldu ve bedenim, direnmeyi bırakarak üzerimden yoğun bir titremenin geçmesine izin verdi.

Başımı sığındığım sıcak bedene gömdüm ve hıçkırarak ağlamaya devam ettim. Öyle çok ağlıyordum ki kontrolümü kaybetmiştim. Kartal'ın öldürüldüğünü görmek korkularımın en derin ama aynı zamanda en tepe haliyle yüzleşmeme sebep olmuş, sinirlerimi boşaltmıştı.

SOKAĞIN DANSIWhere stories live. Discover now