12.Bölüm: KALBİN ORTAĞI

En başından başla
                                    

Aynanın lanetinden kurtulur kurtulmaz evime döneceğimi söylüyordum güya. Mienas'ın benim için bambaşka planları varmış meğer...

Her aşamasında kalbimin paramparça olacağı, yitip gideceğim ve krallıkların bilediği dişlerine kurban edileceğim kanlı bir oyunun içine çekilmiştim.

Kalbimi yerinden sökmek isteyen kirli oyun.

Ruhumu kor alevlerin içinde yakmak için fırsat kollayan zalim oyun.

Beni buraya kaderim sürüklemişti. Mienas beni istiyordu ve bir şekilde beni buraya çekmeyi başarmıştı.

"Perilerin ölümsüz olduğunu sanıyordum." Sesim gecenin karanlığına karışıp gitti sanki. İçimden geçirmişçesine cılız çıkan sesim Ayas'a ulaştığı için şaşkındım.

"Değil," dedi hazırcevap bir tavırla. "Kimse ölümsüz değil."

"Siz?" Onların ölümsüz olduğunu biliyordum, yanılmışım.

"Ölümsüz olduğumuzu söyleyebilirim. Aslında değiliz..." Kafam karıştığı için kaşlarımı çattım. "Şöyle... Perilerde, Mironlar'ı öldürebilecek güç yok. Krallıklar arası bir kıyım söz konusu olduğunda da diyar şöyle der: Her kim, bir Miron'u öldürürse sonsuza dek lanetlenir."

"Yani can alan, can verir?" Aryen'den öğrendiğim bilgiyi Ayas'a satarak koltuklarımı kabarttım.

"Aynen öyle." Öğrendiğim iyi oldu. Aryen'i öldürebilirsem lanetlenecektim ama nasılsa Mironlar'ı koruyan diyarın başındaki en büyük lanet ben olduğum için laneti lanetle cezalandıramazlardı.

Önüme döndüğümde perinin kaldırıldığı soğuk mermere bakarak, "Zavallı," diye mırıldandım. "Kim bilir başına ne geldi?" Neler olduğunu bildiğim anlaşılmasın diye sorgulayıcı görünmek istedim.

"Işık ruhuna yansısın." Elini kalbine bastırarak bir çeşit dua gibi fısıldarken saygıyla başımı eğdim.

Aryen'le birlikte hayatımın nasıl da tepetaklak olduğunu düşünerek geçirdiğim dakikalar sessizlik içinde geçti. Basit bir kâbusun başıma bu kadar iş açacağını bilseydim Mienas'a gelmeyi reddedip aynaya hapsolmayı beklerdim.

"Zor bir akşamdı." Ayağa kalkarken sendeledim.

Ayas hızlıca koluma girdiğinde minnettar bir ifadeyle dudaklarımı birbirine bastırıp teşekkür ettim. Onun yardımıyla büyükbabamın yanına ulaştığımda Maysa'nın merhametli bakışları kucakladı beni.

Hemen sonra zarif bir dokunuşla kolumu okşarken "İyi misin Rena?" diye sordu.

Olumlu anlamda başımı sallayarak kraliçeyi cevapladım. İstediğim tek şey büyükbabamla birlikte bu hengameden kurtulup baş başa kalmaktı.

"Gördüklerinden fazla etkilendi." Büyükbabam araya girdi. "Malum böyle şeylere alışık değil benim güzel torunum. Biraz dinlenirse yarına bir şeyi kalmaz."

"İlk geceden böyle bir şeyle karşılaşman büyük talihsizlik." Maysa'nın diyar ve krallığı adına özür mahiyetinde kolumu sıkmasına karşı tebessüm ettim. Soğuk ve donuk bir tebessüm olsa da kimsenin yadırgamayacağını düşünerek kafaya takmadım. "Odana kadar Liya eşlik edecek sana. Git ve güzelce dinlen."

"Teşekkürler," deyip usulca başımı eğerek selamladım.

"Benim eşlik etmeme izin verin. Yoksa aklım kalır." Büyükbabam da benimle yalnız kalmak istiyordu, belli. Liya'yı peşimize takmasın diye bahane uydurmuştu.

YOZLAŞMIŞ HARABELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin