18. Bölüm "Dört Duvar Arasında"

En başından başla
                                    

Kemikli büyük elleri bir anda yüzümü sardı ve dudaklarını aralayıp ağzımı içine hapsetti. Tüm hareket yetimi almış gibi kontrolü ele geçirdi. Öpüşüne karşılık vermek istiyordum ama dudaklarımı kıpırdatamıyordum bile. Tek yaptığım, dudaklarımı ezmesine izin vermekti. Bir süre sonra sıcak dilinin içime girmesini sağlayacak kadar dudaklarımı aralamamı sağladı ve dili, zihnimde yepyeni bir arzu uyandıracak şekilde ağzımın içini talan etti.

Parmaklarımı ensesine sararak bir yılan gibi üzerine tırmandım ve bacaklarımı beline sararak ona sıkıca tutundum. Kartal da avuç içini başıma yaslayıp ileriye doğru bir adım atarak sırtımın duvarla buluşmasına sebep oldu.

Başımdaki elinden dolayı başım duvara değmiyor, canım acımıyordu. Eli, duvarla aramda güvenli bir köprü kurmuştu ama onun canının yandığına emindim çünkü her darbesinde yaptığı baskıda eli eziliyordu.

Daha fazla canının yanmasını istemediğim için kendi kalp acımı görmezden gelerek dudaklarından ayrıldım. Soluk soluğa, "Hepsi senin suçun." Dedim. "Sensizlik beni delirtiyor."

Gözlerimi ona mühürlediğimde Kartal derin bir iç çekti ve bakışlarındaki yangınla kalbimi ateşe verdi. "İnsan zamanı durdurmak istediği yere aittir, derlerdi inanmazdım ve ben, şu ana dek hiç kimsenin yanında zamanı durdurmak istemedim." Başımın arkasındaki elini duvardan ayırıp yüzümün yarısını örten saçlarımı geriye çekerek yüzümü ortaya çıkardı. "Su misali öyle bir aktın ki kalbime yüzüne bakarken zamanı durdurmak istediğim tek kişi oldun. Sen, dört duvar arasında ve ötesinde zamanı durdurmak istediğim tek kişisin. Ait olmak istediğim tek yersin. Kalbini, ruhunu, bedenini istiyorum. Her zerrenle bana ait olmanı istiyorum ve tüm bunlar için korkutucu bir istek duyuyorum, karşı koyamıyorum. Seni seviyorum. İmkânsız bulduğun her ne varsa hepsinin üstünde çok seviyorum."

Kartal'ın sözleri nefessiz kalan ciğerlerime yepyeni bir hayat bahşettiğinde kalbim yangınında simsiyah kül oldu. Kül oldukça küllerinden yeniden doğup sözlerinde tekrar tekrar can buldu. Can buldukça dilim lal oldu, gözlerimiz sessiz bir anlaşma yaptı. Ben ona teslim oldum, o bana ait oldu.

Kucağından inmeye hazır olmamama rağmen zoraki bir gülümsemeyle sesimi buldum. "Biraz daha böyle konuşmaya devam edersen bütün geceyi apartman arasında geçireceğiz. Bence öpüşmemize içeride devam edelim." Dedim ve Kartal'ın onaylamayan bakışları ablukasında kucağından inip kapıya döndüm.

Göğüs kafesimi derin bir solukla doldurup kapıyı açtım ve içeri girerek Kartal'ın da içeri geçmesi için kapının önünden çekildim.

Fakat Kartal içeri girmek yerine boyunun verdiği avantajla rahat bir şekilde kapı eşiğine kolunu yasladı ve öne doğru hafifçe eğildi. "Beni içeri almak istediğine emin misin?" Diye sordu bakışlarındaki dinmeyen yangınla. Ateşler arasında kalmış gibi bakıyordu gözlerimin içine. "Sadece teninin bile bana neler yaptığına dair en ufak fikrin yok."

Derinden gelen boğuk sesi tenimde yankılanırken cesur görünmeye çalıştım. "Kendine güvenmiyor musun? Bence bana istemediğim hiçbir şeyi yapmazsın."

Tereddütsüzce, "Yapmam." Dedi ardından yüzüne uğursuz bir gülümseme yayıldı. "Ama baştan çıkarırım. Aramızdaki çekimi inkâr edemezsin."

Sözleri içimde aniden bir sızı uyandırsa da beynim sözlerine karşı çıkmamı söylüyordu. "Kendime hâkim olabilecek iradem var." Özgüvenli çıkan sesim, cümlemin sonuna doğru hafifçe yalpalandı. Elbette güçlü bir iradeye sahiptim ama söz konusu Kartal olduğunda bedenimin verdiği tepkiyi görmezden gelmekte güçlük çekiyordum. "Aramızdaki çekime rağmen..."

SOKAĞIN DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin