Çarşamba.

25 3 3
                                    

Bora.

Neredeyse 4 gün olmuştu hâlâ çok sinirliydi Kayra. Her gece ve gündüz düzenli olarak kapısına gidiyor fakat eli boş dönüyordum. Artık iyice ümidimi kesmiştim. Bütün gece yatağımda dönüp durdum.

Tam uyuya kalacağım sırada kapım açılınca gözlerimi yavaşça aralayıp yarı uyku sersemi bir şekilde kapıya baktım. Gecenin izin verdiği kadarı ile kapıda duran bedeni çıkartmaya çalışırken Kayra'nın güzel sesleri kulaklarımda yankılandı. "Bu gün Çarşamba."

Hızla yataktan kalkarken hâlâ dediklerini idrak etmeye çalışıyordum. "Sözleşme bitse de benimle hiç bir Çarşamba dans etmedin. Etmediğin o günler için edeceksin."

İyi de ben hiç dans etmeyi beceremezdim ki. Kolumdan tutarak beni çekiştirmeye başladığında kafasının içinden ne geçtiğini anlamaya çalıştım. Yoksa bende mi halüsinasyon görmeye başlamıştım Kayra gibi? Aşağı kata inip havuzun önünde durduğumuzda (Tanju Okan - Hasret) şarkısını açıp telefonu gelişi güzel bir yere bırakarak bana yaklaştı. Bir eli omuzuma çıkarken ben de kolumla belinden kavramıştım. Başı omuzuma düşerken ellerimizi buluşturmuştu.

"Kollarım bekliyor seni... Öpsem öpsem ellerini. Yine de sana hasretim" şarkıyı kısık bir şekilde bana söylüyordu. Her hareketi ayrı kalbimde devrim niteliğindeydi. Başımı başına yaslayıp ona eşlik ettim. "Dudaklarımda bir ateş, avuçlarımda alevsin. Sensiz yalnız, sensiz hiçim. İlahımsın sevgilimsin. Sen benim her şeyimsin."

Benden yavaşça ayrılıp birleşmiş olan ellerimizi havaya kaldırarak beni etrafımda döndürmüştü. Yeniden beni kendine çekip bu defa belimden bükmüş geri kaldırmıştı. Bunu benim ona yapmam gerekiyordu fakat münakaşaya giremeyecek kadar özlemiştim Kayra'yı.

Şarkı bittiğinde biz hâlâ dans etmeye devam ediyorduk. Meğer ne güzel şeymiş dans etmek, Tanju Okan dinlemek. Onunla kendimi buluyor, yıllarca tanıdığım yabancıyı kaybediyordum. Onun sularında sürüklendiğimi ilk andan beri kabul etmiştim.

Dans faslımız bittiğinde yere oturup havuzu izledik uzun bir süre.

"Bora?"

"Kayra?"

"Öpüşmek nasıl yapılıyor?"

"Hiç öpüşmedin mi?"

Masum bir şekilde bana bakarken gözlerini devirmişti ama masumiyetini daha çok arttırmıştı sadece bu hareketi.

"Hiç sevgilim olmadı ki"

"Hiç hiç mi?"

"Hiç hiç"

Uzun bir sessizlik yeniden oluşmuştu. Ona bunu nasıl anlatabilirdim ki? Ben sorusuna cevap düşünürken o ayağa kalkmış, üzerindeki pijamaları çıkartmaya başlamamıştı. "Suya girelim hadi."

Bu gün o ne dese yapmaya hazırdım, ikilettirmek istemiyordum. Ona ayak uydurup üzerimdeki kıyafetleri çıkarttıktan sonra suya girmiştim. Çok geçmeden o da girmişti. Belinde hâlâ belirgin yara izleri vardı, bunun nedenini çok merak ediyordum. Havuza girdiğinde yaralarını izlediğimi fark etmiş olacak ki kaşları çatılmıştı. Önümde durduğunda gözlerimi yeşil gözleri ile buluşturmuştum.

"Bedenime abaza gibi bakmayı kesmezsen o gözlerini yuvasından çıkartıp sana yediririm Bora."

"Ah Fütursuz'um böyle güzel mabada sahipsin bırak da biraz tadını çıkartalım."

Yandan sırıtırken nazlı ve cilveli Rus kadınları gibi sinirle burun kıvırıp suyun içine kafasını daldırıp biraz daha öteme gitmişti. Onun aynısını yaparak dibinde sudan çıkıp ıslanmış saçlarımı geriye atmıştım. Ona her yaklaştığımda biraz daha geriye gidiyordu sonunda kaçacak bir yeri kalmamıştı. Sırtı havuz duvarına değerken kollarımı onun iki yanına yerleştirip bedenine yaklaştım. Bir şey söylememe gerek yoktu. "Öğreteyim sana."

Gözlerimde bir kaç dakika anlamaz bakışlarını gezdirdikten sonra aynı masum bakışları yerini almıştı aramızda artık neredeyse su sızmayacak kadar az mesafe vardı. Nefes aldığında göğüs kafesi, göğüs kafesime değiyordu. Yüzüne yaklaştığım sırada kafamı yana atıp gözlerimi kapatmıştım. Nefesi yüzüme her çarptığında kalbim iki katı hızlanıyordu. Yüzümde hissettiğim soğuk ellerinin arasına yanaklarımı almış, fikrimce filimlerde gördüğü sahnelerden esinlenerek yanağımı baş parmağı ile okşuyordu.

Dudağımı dudağına bastırıp yumuşak bir öpücük kondurdum. Yeniden dudağımı dudağına bastırıp bu defa uzunca öpmüştüm. İyice aralanan dudakları ile, alt dudağını iki dudağımın arasına alıp yumuşak bir şekilde emmeye başlamıştım. Nasıl karşılık vereceğini bilmediği için sadece durmuştu.

Dudaklarının adeta tadı vardı, ona iyice sokulup daha derin bir şekilde tek taraflı öpüşmemizi devam ettirdim. Git gide karşılık vermeye başlamıştı. Dilini ağzımın içine gönderdiğinde memnuniyet ile kabul etmiştim. Öpüşürken çıkarttığımız sesler muhteşem derecede tahrik ediciydi. Kendimi Kayra'ya doğru bastırırken, Kayra yeni doğan bir bebeğin ilk meme ucunu açlıkla emişi gibi dudaklarımı emiyordu.

Bir anda kulağımın dibinde hissettiğim silah sesi ile irkilmiştim. Dönüp bakmaya cesaretim yoktu. Öpüşmek zaten beni de Kayra'yı da fazlasıyla mayıştırmıştı. Sessizce Kayra'nın dudaklarından ayrılırken o da şoku üzerinden atmaya çalışıyordu. Kafamı çevirmem ile kafama yediğim kundura bir olmuştu. Siktir... Aydın'dı bu.

***
Üzülerek söylüyorum ki kitap tutmadı ne yazık ki, bu yüzden artık bölüm gelmeyecek. Okunma sayısı artarsa belki yeni bölümler yazarım. Buraya kadar okuyan herkesin gözlerine sağlık. Teşekkür ediyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 09, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Alabora. -GAY-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin