- 14. Bölüm -

46 8 0
                                    

........

Elimde ki sigaramı öne uzatarak işaret parmağımla bir kere üstüne vurdum. Düşen kül su birikintsinin içinde dağıldı. Omuzlarıma bırakılan polar hırkayla, üşümüş omuzlarım ısınmıştı. Dağıstan da benimle birlikte merdiven üstüne oturdu. Elinde su dolu bardağı bana uzattı. Sigaramı söndürdüm. Sudan bir yudum aldım. Yüzümü buruşturdum.

"Ilık su?"

"İçin üşümüştür." Dedi kendine bir sigara yakarken. Derin bir nefes çekip sütlü gözlerini bana çevirdi. Okuyamadığım gözleri içimi ısıtmıştı. "Çok çabuk toparladın kendini." Diye konuşmasına devam etti. Gri duman gözlerine gölge düşürmüştü. Yüzüne yayılan dumandan rahatsızlık duymuyor gibiydi.

"Öyle, böyle durumlara alışığım diyelim. Ben de ayakta durmasam, kendime kim destek çıkacak." Ilık sudan bir kaç yudum daha alarak gevşeyen boğazımı rahatlattım. "Ben eğer kendime gelemezsem engebelli yolları nasıl aşacağım. Tek benim derdim yok ya. Dünya üzerinde dertsiz insan mı var?"

"Alev..." gözlerine yerleşen hüzünle adımı fısıldadı. Sigarasını sağ elinden sol eline aldı. Biraz önce taradığı saçlarımda parmaklarını gezdirdi hafifçene. "Ben söylemedim. Kim söyledi bilmiyorum ama bulacağım." Elini tuttum ve saçlarımdan çektim.

"Bir önemi var mı?" Diye mırıldandığımda bakışlarımı kaçırmıştım. "Benim için çok önemi var." Dedi. Siyah gözlerim kahve gözleriyle hızla buluştu. Arkasında kalan merdiven korkuluğuna sırtını yaslamış. Yüzünde ki ciddiyetle ona inanmamı istiyordu. Sustum ve önüme döndüm. Kafesimin içinde genzinden ses çıkaran güvercinime baktım. Bu kafes ne kadar büyük olsa da ona dar geliyordu. Dünya bu kadar büyükken içinde ki insanların nefes almaması gibiydi. Soludukların havanın yetmemesi gibi. Sevdiğin insanın kokusunu çekip doymamak gibi.

Yanıma kayan adama yandan bakış attım. Başım omuzunu bulurken onun da kolu omuzumda yer almıştı. Biraz da beni kendine çekerek iyice ona yaslanmamı sağladı. "Annem hep derdi ki; insan dışardan ne kadar sağlam görünse de içi hep çürüktür. Bazı insanlar göründüğü kadar güçlü olsalar bile, içerden hep harabedir. İnsanın en güzel zırhı önüne koyduğu kalkandır." Derin nefes almıştı. Bir kaç saniye durdu ve devam etti. "Ben bugün sende annemi gördüm Alev. Sen çok güçlü bir kadınsın. Ve zaman ilerledikçe koruma kalkanların sağlamlaşıyor. Duvarına bir tuğla daha ekliyorsun." Fısıltılı sesi kulağımı gıdıklamıştı. Gözlerim bir noktaya takılı kalmıştı. Lavanta çiçeğimin kenarlarına konulmuş çitler vardı ve bu çitlerin üzerini naylonla kaplanmıştı. Naylonun üst kısımlarında hava alması için delikler mevcuttu. Benim değer verdiğim bir şeylere başkalarının değer vermesinden çok hoşnuttum. Dağıstan benim önemsediklerime saygı duyuyordu.

"Yarın akşam benim cemiyetle toplantım var ve seninde gelmeni istiyorum."

Başımı omuzundan kaldırmadan bakışlarımı yukarı çevirdim. Benim hareketlenmemle o da bakışlarını yüzüme çevirdi. "Gelmesem." Dedim çocuksu sesimle. Dudaklarını yukarı kıvırdı serserice. "Sen bana mı nazlanıyorsun?"

"Yok ya!" Dedim bağırarak. Sesim istemsizce yüksek çıkmıştı. Kaşlarını çatarak yüzünü buruşturdu. "Hem ben gelip ne yapacağım? Sen yap toplantını gel." Dedim kısık sesimin sesini biraz daha kısarak. Adamın kulak zarını patlatacaktım neredeyse. Sağır olmasını istemezdim. Adamı sağlam aldık ama evlilik bitene kadar sakat olmasa bari.

"Büşra da gelecek." Dedi biraz sonra. Sesi umursamaz çıkıyordu ama ses tonun altı buyurgandı. Omuz silktim. Beni ilgilendirmezdi. İçimde ki sesler emin misin diye içimi kemirmeye başlamıştı. Emin miydim? Değildim sanırım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 04, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ALEV'İN GÖLGESİ (DEVAM EDECEK!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin