2

653 52 38
                                    

Sabah alışık olduğum saatte uyanıp derin bir nefes alarak yukarı elimi yüzümü yıkamaya çıktım.
Dün Seokjin hyung Chris'i aniden gruptan atmıştı çünkü onun doğum günü hakkında konuşacaktı. Grupça anlaşarak bu gün yapacaklarımızı planlamıştık. Bunu aklımda tutarak güzel bir kıyafet seçtim. Yukarıda işimin uzayacak olmasına rağmen buna çok takılmadım.

Uykulu olduğum için işim daha da uzamıştı ve bu modumu biraz düşürmüştü ama bu gün özel bi gündü ve kendi korkaklığımın bunun önüne geçmesine izin vermeyecektim.
Özenle seçtiğim kıyafetlerimi bir kenara koydum ve yukarıda düzeltemediğim saçıma baktım girişteki aynadan.
Gerçekten dağılmış bir haldeydim.
Bu ev bana işkence çektiriyordu ama gidemiyordum işte. Chris ve Yoongi birkaç kez onlarda kalmamı istemişti ama ben her seferinde reddettmiştim. Eğer taşınırsam aileme ihanet edecekmişim gibi geliyordu. Toparlanman lazım kth.

Evden çıkmadan önce kahvemi ve sonbahara uygun, çok kalın olmayam mantomu aldım yanıma. Arabaya bindim ve dikiz aynasından kendime bir bakış attım. İyi görünüyordum.
Kendimi birkaç saat sonra olacak randevuya hazırladım ve arabayı çalıştırdım. Oraya gittiğimde dostlarım dışında kimsenin gerçek beni tanımaması gerekiyordu. Ben işinden başka hiçbir şeye önem vermeyen Kim Taehyung'tum.

Ofise geldiğimde Chris ortalıkta yoktu. İzin almış olabiliceğini düşündüğümden bunu kafaya takmadım ve kendi odama doğru ilerledim. İçeri girdiğimde
Naeyon da oradaydı, erken geldiğime şaşırmış olduğu yüzünden anlaşılıyordu.
"G-günaydın bay Kim, bu gün neden erken geldiniz?"
Elimdeki kahveyi yudumladıktan sonra konuştum.
"Sanada günaydın Nayeon, bir hastamı erken almam gerekti."

Onu uğurlayıp kendi koltuğuma yerleştim ve beklemeye başladım. Doğruyu söylemek gerekirse heyecanlanmıştım çünkü genç olduğunu düşündüğüm o adam gerçekten iyi görünüyordu.

Aradan geçen bir on dakikanın sonunda kapı çaldı, heyecanım artmıştı ama biraz sonra kapıdan girecek olan kişinin benim hastam olduğunu unutmamam gerekiyordu.
"Girin lütfen."

İçeri giren kişi- "huh..pekâlâ." O cidden çok yakışıklıydı ve ben ağzımı yerden toplamamak için zor tutuyordum kendimi.
Kesinlikle ondan daha iyi görünümlü adamlar görmüştüm ama bu genç çok farklı bir auraya sahipti. Bacak kaslarını oldukça iyi gösteren dar bir pantolon, salaş tişört ve deri ceket giyen adam tamamen siyahtı. Onu ağırlamak için yerimden kalkarken sesimin titrememesini umarak karşımdaki adama baktım

"Hoşgeldiniz, bay?"

İstediğim gibi olmuştu, sesim gayet ciddi çıkmıştı. Tam da buna sevinecekken genç adamın sesini duymamla her şey altüst oldu.

"Jeongguk, Jeon Jeongguk."

Jeongguk..

Sesi inanılmaz bir derinliğe sahipti ve ben o derinliğin içine gömülmüştüm sanki. Birinden -özellikle hemcinsim olan birinden- bu kadar kolay etkilenmem beni utandırmıştı, bu yüzden çaktırmamaya çalışarak "Hoşgeldin Jeongguk." dedim.

Samimiyeti olabildiğince hızlı kazanmak amacıyla resmi sözcüklerden kurtulup adıyla hitap etmiştim. Buna aldırmamış olacak ki ciddiyetini bozmadan "Hoşbuldum bay Kim." dedi.

"Adım Taehyung, bana bu odada resmi seslenmek zorunda değilsin Jeon, tanıştığıma memnun oldum"
Tokalaşmak için bir adım ileri gidip elimi uzattığım an burnuma gelen kokuya hayran kaldım. Jeon jeongguk, cennet bahçesinden düşmüş gibi kokuyordu.

Uzattığım elime karşılık beklerken Jeongguk'tan tepki gelmeyince dudaklarımdan sessizce "tamam" nidası kaçırdım. Bu adamı açmak zor olacaktı. Yüzünde mimik dahi oynamayan adamın sert bakışları altında ezilirken bu odadaki kontrolün bende olduğunu hatırladım ve düşmüş omuzlarımı kaldırarak duruşumu dikleştirdim, Jeongguk'a oturması için tek kaşımla karşımdaki koltuğu işaret ettim ve ardından bende oturdum.

Saniyeler süren bakışmanın ardından aklıma söze girmem gerektiği geldi.
"Pekâlâ Jeongguk şikayetin nedir?"

Gerçekten merak ediyordum.

"Babam hasta olduğumu söylüyor."

Bunu söylerken iç çekti, onun derin nefesiyle Dünya'nın yükü tepeme binmişti sanki. Sahiden neden böyle oluyordu? Bu konuya daha sonra tek başımayken değinecektim ama şu an ilgilenmem gereken bir hastam vardı.

"Babanın değil, senin şikayetin ne Jeongguk? Buraya kendin için geldin, senin gelmenle baban iyileşmeyecek sonuçta. Burada hasta sensin."

"Hasta benim.." diye rahatsız bir inleme çıktı ağzından. Ben tam yanlış bir kelime mi kullandım diye düşünecekken buna fırsat vermeden dikkatimi onun üzerine çekmemi sağladı. Bunu kendi isteğiyle yapmıyordu ama yinede gözüm gözlerini arıyordu sebepsizce.

Benden böyle bir tepki beklemediği her halinden anlaşılıyordu. Yüzünü hafif buruşturmuş ve zaten büyük olan gözlerini biraz daha açmıştı.

"Nasıl ve nereden başlayacağımı bilmiyorum ama size şöyle anlatayım, uyuyamıyor yada yemek yiyemiyorum, Uyuduğum sayılı günlerde gecenin bir yarısı ter içinde uyanıyorum ve geri uyuyamıyorum, yediğim yemekler boğazıma batıyor ve tüm bunlar beni gerçekten çok sinirlendiriyor."

Bunları nerdeyse tek nefeste söylediği için derin bir nefes verdi, söylemek zoruna gidiyor olmalıydı çünkü normalde insanlar bu gibi sorunlarını yavaş yavaş, çözüm arayarak anlatırdı, Jeongguk ise anlatırsa büyük bir yükten kurtulacakmış gibi aceleciydi. Kabul etmem gerekirse bu kadar çabuk açılmasını beklemiyordum ama bu beni mutlu etmişti,
şu an cidden bu adamın kalbini ve sert ifadesinin ardındaki gülüşü bana bahşetmesini istiyordum.

Söylediği şeyler çok ciddi rahatsızlıklardı ve acilen kontrol altına alınması gerekiyordu, bu söylediklerini yeni yeni yaşamaya başlamış olmalıydı. Aksi takdirde bu kadar iyi bir görünüme sahip olması imkansızdı.

"Kaç yaşındasın Jeongguk?"

"Yirmi beş."

"Vay! Yaşına göre yapılı bir vücudun var, çok çalışıyor olmalısın."

Ağzından laf alabilmek için alakasız bir yerden girmiştim. Ama o buna anında kanacak kadar aptal biri değildi.

"Çalışıyordum, ama bunun söylediklerimle alakası neydi anlayamadım ne yazık ki."

"Az önce anlattıkların ciddi rahatsızlıklar Jeongguk, eğer bu durum uzun zamandır devam ediyorsa ve sen artık çalışmıyorsan rahatsızlıklarının seni şimdiden eritmiş olması gerekirdi."

"Aslında yeni başlamadı, yaklaşık üç yıldır bu gibi şeyler yaşıyordum ama önemsememiştik. Birkaç aydır ise kabuslarım sıklaştığı için baba- yani ben bunun sorun olabiliceğini düşündüm."

Evet. O kesinlikle aptal değildi, aksine çok hızlı öğreniyordu. Ama benim aklıma takılan başka bir şey vardı.
Üç yıl demişti..

Bu bölüm biraz geçiş gibi oldu bu yüzden biraz daha uzun. Aslında daha uzun yazmayı planlamıştım ama merak edin istedim
ihihihihih
Yorum yapıp oy vermeyi unutmayın💗💗

I Need U | TkWhere stories live. Discover now