Dağıstan hızla koşar adımlarla yanına yaklaşmış ve sürahiyi elinden almıştı. Bu da bir şeydi. Diğerlerinin de bakışları kapıya çevrildiğinde yerlerinde doğruldular. Alev ne istede yapacaklar gibiydi hepsi. Serkan yerinden kalkmamak için kıpırdanmaya başladı. Alev'in psikolojisini tam  olarak  bilmiyordu. Ona yaklaşırsa ürkütebilirdi onu, yaklaşmadı.

"Su mu istiyorsun?" Dedi Dağıstan yumuşacık sesiyle. Başını salladı Alev. İstese mutfaktan gidip  alabilirdi. Sadece salondan gelen seslere bakmak istemişti. Dağıstan varlığını fatk edince, su almak için aşağıya indiğini götermek istedi. Dağıstan ise ona yardımcı olmak istemişti. "Gel bakalım." Diyerekten bileğini tutarak karısına yön verdi. Alev ses çıkarmamış ve onu takip etmişti. Mutfağa geçtiklerinde hemen  karısını sandalyeye oturttu. Cam sürahiyi doldururken, bakışları karşısında ki kadındaydı. Bakışları yerde öylece bekliyordu. Çıplak ayaklarını fark ettiğinde kaşlarını çattı. Musluğu kapatarak yanına ilerledi. Tam karşısında durup sürahiyi masaya bırakarak karısının üstüne eğildi.

"Konuşmayacak mısın?"

Karısı konuşmayınca derince nefes aldı. Burnuna gelen lavanta kokusunu solumak için bir kez daha nefes aldı.

"Alev iki gündür kimseyle konuşmuyorsun. Doğru düzgün yiyip içmiyorsun! Kendine gelmen lazım!" Sesinde ki kızgınlık uyarıcı nitelikteydi. Alev'in gözleri sütlü gözlere takılınca gülümsedi beceriksizce.

"Kendime gelesim yok!" Dedi mırıltıyla. Her ne onlarla konuşmasa da oda da yalnız olduğu vakit aynanın karşısına geçerek kendi kendine konuşuyordu. İçinde ki öfkeyi kendisine anlatıyordu. Sırf sesi çıkmasın diye de aldığı yastığı yüzüne kapatıp geri kalan öfkesini bağırarak haykırıyordu. Onun kavgası kendineydi.

"Ayakların üşümüştür. Ne diye çıplak ayakla dolaşıyorsun?!" Karısının gözlerine öfkeyle bakıp onu kucağına aldı. Alev şaşırsada ses çıkarmadı. Başını omuzuna yaslayarak gözlerini kapattı. Sessizce odaya çıktılar. Dağıstan karısını yatağının üzerine bırakıp odadan çıkmıştı ve bir kaç dakika sonra elinde su dolu sürahi ve bardakla odaya girdi.  Bardağa su doldurup karısına uzattı. Kafasına suyu diken Alev, bardağı yanı başına koyarak yatağa uzandı. Gece uyuyamamıştı uyumak istiyordu.

"Kaysana." Dedi yanında duran adam. Alev ikiletmeden kenara kaydı. Dağıstan yatağa uzanarak yönünü ona çevirdi. "Böyle yaparak bir yere varamazsın biliyorsun değil mi?" Başını sallayan kadın gözlerini kapatmıştı. "Kim ne derse desin, senin güçlü olman gerekir. Ayakta durman  gerekir ki karşındakiyle savaşabilesin."

"Ya yorulmuşsam, gücüm kalmamışsa?"

"Ben senin yanındayım. Sen bana yeter ki gel, sana o gücü vereyim. Destekçin olayım." Yüzüne değen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Kara gözleri ve hafif aralık dudaklarıyla öyle güzel görünüyordu ki, iç çekti Dağıstan.

"Saçlarımı tarar mısın?"

"Tararım."

Dağıstan usulca uzandığı yerden kalkarak Alev'in yönlendirdiği yere gidip tarağı aldı. Yatağa oturduğunda, Alev çoktan kalkmıştı. Tokasını bileğine geçirerek yavaşça taradı saçlarını, nazikçe. Birbirine düğüm olan saçları acıtmadan açmıştı.

"Neden senin odandayım?"

"Bu oda diğerlerine göre daha sıcak." Dedi Dağıstan muzur sesiyle. Sırf karısı bu odaya gelsin diye, diğer odaların ısıtıcılarını açmamıştı. Gülümsedi Dağıstan.

ALEV'İN GÖLGESİ (DEVAM EDECEK!)Where stories live. Discover now