Bir el silah sesi, parktaki tüm sessizliği beraberinde götürürken elim ilk olarak karnıma gitti. Kuşların buradan uzağa gitmek için hızla kanat çırptıklarını duydum.
Harry'nin silah sesiyle birlikte attığı adım sekteye uğrayınca önce elime baktım. Kan yoktu. Ben vurulmadıysam ve hiçbir yerimde kuvvetli bir acı yoksa, o mu?
"Harry!"
Attığım çığlık belki silah sesinden bile daha güçlüydü. Ben ona doğru bir adım atana kadar o bana ulaşmıştı bile. Kollarını titrediğinin farkında olmadığım bedenime sardı.
"Vuruldun mu?" Tıpkı benim yaptığım gibi eli ilk karnıma gitti ve kan var mı diye kontrol etti. Sonra çenemden tutup başımı yukarı kaldırdı. Gözlerinde kitap gibi okunan bir endişe vardı. "Cornelia, vuruldun mu?"
Sanki binlerce silah sesi duymamışım gibi yaşadığım şokla konuşamadım. Başımı sağa sola sallayabildim ama bu bile Harry için yeterli bir cevaptı. Bir kere daha bize doğru ateş edildiğinde, kollarımı boynuna dolayıp ona sımsıkı sarıldım.
"Vuruldun sandım.." Ona bir şey olacak diye korkumdan aklım çıkmıştı. Hıçkırıklarımı duyana kadar ağladığımın da farkında değildim. "Sana bir şey oldu sandım.."
Elinin biri belimdeyken diğeri beni yatıştırmak istercesine saçımdaydı ve saçımı okşuyordu. "Şşş.." dediğini duydum, kendi hıçkırıklarımın arasından. "Geçti güzelim."
Geçmedi demek yerine, üzerimize bir kez daha ateş ettiklerinde kanadı kırık bir kuş misali Harry'nin kollarının arasında çırpındım. "Buradan gitmek istiyorum. Beni eve götür lütfen.. Evimize gitmek istiyorum, Harry."
Şu an kendimde olmadığımı anladığında, beni elimden tutup teneke çöp kovasının arkasına çekti. Omzuma yaptığı ufak bir baskıyla oturmamı sağladı. Çöp beni tamamen saklıyordu ama Harry kısmen açıkta sayılırdı. Kör noktada olan bendim.
"Kim bunlar?" diye sordum, görüş açısında biri olup olmadığını kontrol eden Harry'e. Bellindeki silahı çıkarıp bakışlarını bana kilitledi. "Kaç kişiler?"
"Bilmiyorum." Bir mermi daha bizi es geçip biraz uzağımızdaki kocaman ağaca saplandığında, Harry keklik gibi dik tuttuğum başımın üstüne elini koyup eğilmemi sağladı. "Burada kal."
Hareketlendiğini idrak ettiğimde, eline sıkıca tutundum. Silahının namlusunun bana doğru olmasından rahatsız olup, sakince ama çok hızlı bir şekilde şarjörü çıkardı.
"Gitme." Kaşları çatıldı. Beni ilk defa böyle görüyor olmasının verdiği bir şok vardı üstünde. Ben de, şaşkın değilim desem yalan olurdu. "Bırakma beni."
"Cornelia muhtemelen Perm Beşlisi'ni isteyen birileriyle karşı karşıyayız. Sende olmadığını söyleyeceğim o kadar. Korkma ve burada kal tamam mı?"
Başımı itiraz dolu bir şekilde sağa sola salladım. Daha sonra ufak, ufacık, minicik, çok küçük bir detayı hatırladım. "Eee.."
"Ne oldu?"
Elimi beni artık iyiden iyiye boğan sütyenimin içine daldırıp, Yancy'nin bana yarım saat kadar önce verdiği belleği çıkardım. "Perm Beşlisi bende.."
Harry elimde salladığım belleği görünce telaşla sağına soluna bakıp hemen elime uzandı ve kendi kocaman elini benim elimin üstüne örtü gibi örttü.
"NE?"
Yüzleşmemiz esnasında ona bundan bahsetmeye fırsatım olmamıştı. Çünkü eğer yanlış hatırlamıyorsam, Harry bana bir boşanma avukatı bulduğunu falan söylüyordu.
YOU ARE READING
Target | h.s
Fanfiction"Beni sevdin mi?" Tam kalbime sapladığı bıçağı çekip çıkarmak yerine, bıçağın üzerinde duran ellerini tutmayı seçmiştim. "Çok." Gözyaşlarım akmasın diye dişlerimi sıktım. Birkaç saniye daha dayanmam lazımdı. "Çok sevdim." Işık yeşile döndü. Artık...
