12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"

En başından başla
                                    

Eymen ismini duyunca bile deli gibi korkuyordu. Dişlerini sıkarak gardıroptan çıkardığı kıyafetleri sinirle yatağa fırlattı. Anlat demişti kıza. Eymen'le alıp veremediği ne diye sormuştu ama cevap alamamıştı. Bir kelime bile, bu Yavru Güvercini sinir krizinin eşiğine getiriyorsa, acılarını anlatmak onu ne hale getirirdi düşünmek bile istemiyordu.

Bir kez daha kendine lanet etti Yağız. Utanmadan bir de onu Eymen'e vermekle tehdit etmişti. Başkalarının yaptıkları yetmezmiş gibi, kendi de kızın yaralarla kaplı yüreğinden, bir parça koparmıştı.

Bu saatten sonra bu Güvercini kimselere veremezdi... Vermezdi! Ancak, kırık kanatlarını onarmaya, yaralarını sarmaya çalışırdı eğer o izin verirse...

Onu ilk gördüğü andan beri, neden hem canını yakmak, hem de canının yakanları öldürmek istediğini kendine itiraf ederse her şey daha kolaylaşacaktı ama buna kendinin bile gücü yetmezdi. Demir biliyordu. En başından beri Yağız'ın Eymen'e kızı teslim etmeyeceğini biliyordu. Nehir'in onların konuşmalarını duyduktan sonra kendini kaybettiği zaman söylemişti ona.

" Bu kız çok yaralı kardeşim, sen bu kıza böyle bakarken değil onu Eymen'e vermek, kimselere bırakmazsın. Ama öyle kalın kafalısın ki bunu kendine itiraf etmeye bile korkuyorsun..."

Kardeşini kaybettiğinde bir daha kimseyi sevmeyeceğine dair kendine söz vermişti. Değer verdiği herkes bir bir toprağa karışmıştı. Annesi, babası, biricik kardeşi... Bir tek can dostu Demir, bir de kendi kalmıştı bu dünyada, başkası da olmayacaktı. Bir kez daha birini kaybetmeye dayanamazdı çünkü...

Yarın en kısa zamanda Nehir ile konuşacaktı. Kardeşinden kalan hisseleri başka bir şekilde almak için planlar yapabilirdi, ama artık o ela gözleri çaresiz bakarken görmek istemiyordu. Kendini yatağa attığında burnuna dolan kızın kokusunu ciğerlerinin en derinlerine kadar soludu. Nehir'in kokusu yastığına, yorganına, yatağın her yerine sinmişti. Daha önce hayatına giren kadınların teninin kokusu umurunda olmazken, bu Güvercinin kokusu kendinden geçmesine yetiyordu... Titreyen telefonun komodinde çıkarttığı sesle yerinden sıçradı.

Telefonda gördüğü isim canını sıkmıştı. "Bu kadına kaç defa daha bittiğini söylemem gerek" diye mırıldandı telefonu eline alırken.

"Ne var Zeynep, ne istiyorsun gecenin bir yarısı?" Bıkkın bir nefes vererek telefonun diğer ucundaki kadının yalvarışlarını dinledi.

"Sana hiçbir zaman söz vermedim. Sadece gereksinimlerimizi karşılamak için bir araya geldiğimizi biliyordun. Sen güç istedin, ben de yanımda gezdireceğim bir kadın."

"Sana hesap mı vereceğim lan" diye kükredi. "En başından beri sana açık oldum. Seni gerçekleştiremeyeceğim vaatlerle kandırmadım. Bu işin bir gün biteceğini biliyordun. Düş yakamdan Zeynep. Sana karşı beslediğim iyi duyguları da öldürme."

Bir müddet karşısındaki kadının ağlayışlarını, yalvarmalarını tepkisizce dinledi. Eğer eskiden kardeşinin arkadaşı olmasaydı çoktan yakasından düşürmüş olurdu Zeynep'i ama Eylül'ünün hatırı vardı işte.

"Kalbini iyice kırdırtmadan kapat şu telefonu bir daha da rahatsız etme."

Telefonu sinirle yatağa fırlattı. Bu işe girdiğinde koparmıştı aralarındaki bağı. O ela gözleri ilk gördüğünün akşamı ayrılmıştı Zeynep'ten. Her ne kadar bu ilişkiyi, kimsenin bu işe ayak bağı olmamasını istediği için bitirdiğine kendine inandırsa da işin aslının böyle olmadığını, derinlerine hapsettiği iç sesi biliyordu.

Oda da birkaç tur atıp dolaştı. Aklı yan oda da uyuyan kalbi kırık Güvercindeydi. Ağlatmıştı onu yine. Ona söz vermesine rağmen dayanamamış, odasına girip birkaç dakika ağlamaktan kızarmış yüzünü izlemişti. Yorganın altında pır pır atan kalbinin sesine inat, uyumuş numarası yapmıştı Güvercin. Söz verdiği gibi bir daha da gitmemişti yanına. Aradan bir saat bile geçmemişti ama daha fazla dayanamayacaktı. Yarını beklemek istemiyordu. Bir an evvel konuşmalıydı Nehir ile. Onu Eymen'e vermeyeceğini hatta istediği kadar onu bu adamdan koruyacağını söylemeliydi.

HIRÇIN GÜVERCİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin