Bölüm 2 |İlk Gün|

Start from the beginning
                                    

Hızla odadan çıkıp yanıma geldi.

"Kusura bakmayın İlgi Hanım ben sizi tanıyamadım." Göz devirmemek için kendimi zor tuttum.

"Saçmalama lütfen bende buranın bir çalışanıyım." Her ne kadar zorunlu olsada.

Başını sallayıp bir kez daha dosyaya döndü.

"Burda Demir Beyin kişisel asistanlığını yapıcağınız yazıyor ama..." Başımı onay vermek için salladım.

Demek kişisel asistan olucaktım ne harika.

"O zaman ben size ilk başta bu katı gezdiriyim." Hemen Zeynep'in peşine takıldım.

"Burası Demir Beyin odası buraya bir tek onun erişimi. Aslında Demir Beyin odasının içinde bir bir odada daha var."

Eliyle büyük siyah kapının ilerisindeki kapıyı gösterdi.

"Orayada burdan giriyorsun. Önceden kişisel asistanlar ordaki odayı kullanıyormuş ama ben geldiğimden beri hep yanımdaki odayı kullandılar."

İkinci cam odanın önünde durdu.

"Burası sizin odanız. Masanın üstüne Demir Beyin bu haftaki programını bıraktım. Bunu normalde ben yapıyordum ama artık sizin göreviniz."

Eliyle ileriyi işaret etti "Koridorun hemen ilerisinde lavabolar var."

Bu sırada telefon çaldı. Zeynep telefonu açmaya giderken bende bana gösterdiği odaya girdim ve çantamı masanın üstüne bıraktım.

Zeynep'in telefon konuşmasının bittiğini görünce yanına gittim.

"Zeynep tam olarak ne oluyor bu kişisel asistanlık?"

"Şöyle söyliyim benim mesaim 6'da bitiyor ama sizin öyle değil. Demir Bey gelmeden burda olmalısınız o çıkmadan çıkamazsını. Tüm kişisel şeylerini siz ayarlarsınız. Masanızın üstüne bir dosya bıraktım. Onun içinde her şey yazıyor. Özel günlerde yollamanız gereken çiçekler. Hangi restoranttan sipariş verir. Tüm her şeyini siz planlayıp siz ilgileniyorsunuz."

Birinin resmen hizmetçisi olmuştum. Hangi insan bunlar için birini işe alırdı ki kendisi yapamıyor muydu?

Bu sırada asansörden bir ses çıktk ve kapılar açıldı.

Yaklaşık 1.90 boylarında koyu kumral saçlı ela gözlü biri indi. Yeni çıkmaya başlayan sakalları yüzüne inanilmaz bir hava katıyordu. Koyu bir takım giymiş ve telefonuyla uğraşıyordu.

"Günaydın Demir Bey." Zeynep'in cümlesine karşılık vermeden kartı okutup büyük siyah kapıdan içeri girdi.

Bense arkasından baka kalmıştım. Bizim olduğumuz tarafa bakmayı bırak Zeynep'e Günaydın demeye tenezzül bile etmemişti. Ukala.

Babam gerçekten bu adamdan mı bir şeyler öğrenebilceğimi düşünüyordu.

Telefon çalma sesiyle Zeynep koşarak telefonu açtı.

"İlgi, Demir bey seni odasına çağırıyor."

Üzerimdeki ceketi ve eteği düzeltip siyah kapının önünde durdum ve kapıyı tıklattım.

"Gir!"

Odanın içine girip hemen ardından kapıyı kapattım. Oda boydan boya cam kaplıydı. En üst katta olduğunuz için güzel bir şehir manzarası vardı.

Camın hemen önünde büyük bir çalışma masası vardı Demir Bey ise masanın arkasında siyah bir koltukta oturuyordu. Masanın hemen önündeyse iki tane siyah deriden koltuk vardı. Hemen ortalarında ahşap bir masa üstünde işle alakalı dergiler vardı.

Oda da genel olarak koyu renkler tercih edilmişti. Düşüncelerimi kesen Demir Bey'in sesi olmuştu.

"İlgi Demirol. Bülent Demirol'un kızı." Bu cümleyi kurarken yüzüme değil elindeki kağıda bakıyordu.

"Eğitim hayatın güzel ama sıfır deneyim." Kafasını kağıttan kaldırıp yüzüme baktığında kaşları saniyelik havaya kalktı.

Yüzümü incelemeye başladı. Bende aynı şekilde onun yüzünü inceliyordum. Gözlerinin rengi kesinlikle çok güzeldi. Doğal ışıkta daha farklı ve canlı duruyordu.

Ama işte her şey dış görünüşle olmuyordu. Günaydın bile diyemiyordu.

Oturduğu yerden kalkıp yavaş adımlarla bana doğru yürümeye başladı.

Hemen önümde durup ağzını birkaç kez bir şey söylemek için açtı ama sonrasında durdu. Şaşkın gözüküyordu.

Suratımda falan bir şey mi vardı acaba. Elim istemsiz yanağıma gitmişti.

"Bir saat sonra toplantım var sende benimle geliceksin. Zeynep'e söyle sana yanına alman gereken dosyaları göstersin."

Bunları söylerken gözünü bir kez bile suratımdan ayırmamıştı. Açıkçası garip ve rahatsız edici bir durumdu.

Tam kapıyı açmak için bir hamle yaptığımda arkamda ki tok sesle bir kez daha olduğum yerde kaldım.

"Ben sana çıkabilirsin dedim mi?"

Her ne kadar sinirlensemde yüzüme yapmacık bir gülümseme yerleştirdim. İlk günden kimseyle tartışmak gibi bir amacım yoktu.

"Pardon."

"Çıkabilrisin."

Hızla kapıyı açıp tüm gücümle kapıyı çarptım. Çıkan sesle Zeynep hemen yanıma geldi.

"Zeynep toplantı varmış hangi dosyalara ihtiyacım olucak gösterebilir misin?"

Zeynep odadan bir kaç belge getirip masama koydu. Sonrasındaysa biraz sohbet ettik. Demir'in aslında çok iyi bir patron olmasından bahsetti. Genelde soğuk ve mesafeli biriymiş.

Babası üç sene önce kalp krizinden ölmüş. Babasının ani ölümü sonrası. Tüm işin başına o geçmiş. Zeynep babası ölmeden önce daha neşeli ve güler yüzlü biri olduğundan bahsetmişti ama nedense inanasım gelmiyoru.

Suratı o kadar katı ve mesafeli duruyordu ki gözümün önünde gülümsemiş halı canlanmıyordu bile.

Ne ara zaman geçti bilmiyorum ama Demir Bey'in odadan çıkmasıyla bende ayaklandım. Belimdeki ağrıyı görmezden gelip çantamı ve montumu elime aldım.

Demir Bey'im hemen arkasında asansöre doğru ilerledim. Zeynep'e görüşürüz dercesine el salladım ve Demir Bey'in hemen arkasından asansöre bindim.

Bakalım nasıl bir gün beni bekliyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 17, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

SÖZLEŞMEWhere stories live. Discover now