Bölüm 1 | Visenya

426 27 3
                                    


" Targaryenlerin yarısı delirdi, değil mi? Ne diyorlardı? 'Ne zaman bir Targaryen doğsa Tanrılar yazı tura atar.' "

' "

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

...

Yaklaşık 20 yıl önce

Ejderha kayalığında bugün ayrı bir hava, tatlı bir telaş, koşuşturmaca vardı. Hizmetçiler kalede dört dönüyordu adeta, kale duvarları Prenses Rhaenyra'nın acı dolu çığlıklarıyla inliyordu.

"Ikının Prenses, ıkının!!! Az kaldı."

Rhaenyra, elini tutmaya çalışan hizmetçiyi itekledi. Saatlerdir bu haldeydi, acı içinde kıvranıyordu. Ama bebek bir türlü gelmemişti.

Tırnaklarını geçirdiği sandalyeden zar zor ayağa kalktı ve duvara tutundu. Hizmetçiler yardım etmek için çırpınıyorlardı ama kadın reddediyordu.

Tekrar acıyla bağırdı. Canı gerçekten çok yanıyordu, ilk defa canından can koparcasına doğum yaptığını hissediyordu. Bu ilki değildi, dördüncü doğumuydu. Ama hepsinden daha çok acıtıyordu kesinlikle.

Bir kere daha bağırdı. Sesi kısılıncaya kadar, koltuklara yürüdü. Derin derin nefes alıyordu.

"Prenses! Bekleyin,lütfen! Yardım edelim."

Eliyle durdurdu.

"Y-yaklaşmayın yeter."

Koltuğa oturdu. Elini karnına koydu acıyla. Fısıldadı soluk soluğa, yüzündeki tebessümle. Ter içinde kalmıştı.

"Minik Targaryen, anneye acı çektirmeyi çok sevdin anlaşılan. Çık artık da annen yüzünü görsün, lütfen. Bebeğim, gel artık ailene."

Hizmetçiler endişeyle birbirlerine baktılar. Açıkça söylemiyorlardı ama bu doğumdan umutlarını kesmişlerdi. Bu bebek ölü doğacaktı.

Prenses artık kabullenmeliydi.

Rhaenyra da hissediyordu onların bu düşüncelerini, çünkü kendi iç sesi de çocuğunun öleceğini söylüyordu. Ama inanmak istemiyordu, anne iç güdüsü işte. Ne olursa olsun, çocuğunu doğuracaktı.

Yeniden ıkınmaya ve bağırmaya başladı acı acı. 

Daemon, kalenin önünden bile duyuyordu karısının sesini. Doğumda bir şeylerin ters gittiğini biliyordu, ama çocuğunun cansız bedeni ile karşılaşmaya hazır hissetmiyordu kendini.

Görünen Karadenize iyice yaklaştı. Kumlara tekme attı, kılıcı kara kız kardeşi yere sapladı sinirle. Derin derin nefes alıyordu. Gökyüzüne kaldırdı başını.

Denize baktı. Tek dileği, çocuğunun sağlıklı doğmasıydı. Her ne kadar bu imkansız gibi görünse de.

Tanrıya ve atalarına dua ediyordu bunun için.

Fate | House Of The DragonWhere stories live. Discover now