1.Bölüm -Kayıp-

En başından başla
                                    

Annem ne kadar sinirli olsa da sesini dizginlemeye çalışıyor gibiydi, babam ise umursamaz ve annem kadar sinirli görünüyordu.

"Yine o sürtüğün yanına gidiyorsun değil mi?" diye bağırdı annem. Ardından babamı yakasından tutup ittirdi.

 "Söylesene adi herif."

Babam yerinden birkaç milim oynarken geriye doğru sendelemişti. Babam gözlerinden alev çıkacakmış gibi anneme bakarken ben ortaya çıkabilecek herhangi bir fiziksel şiddete karşı tetikteydim. Böyle bir şeyin olmayacağını biliyordum, babam o kadar ileri gitmezdi ama yine de babamın gözlerindeki kıvılcım beni şüpheye düşürüyordu.

"Anne Duru uyuyor." dedim sessiz olmasını umarak. Tek bir özne kullanmıştım ama bu sadece anneme yönelik bir söz değildi, babamı da kast ediyordum.

"Duru şimdi mi aklına geliyor." dedi babam keyiften yoksun bir gülüşle. "Bu saatlere kadar partilerde eğlenirken de aklına geliyor muydu?"

Babamın sözleriyle kalbim sinir ve kızgınlıkla boğulurken hiddetle oturduğum merdivenlerden ayağa kalkıp yanına gittim.

"Sen ne diyorsun ya?" diye çıkıştım.

"Eve ayda yılda bir geliyorsun. Geldiğinde de ne durumda olduğumuz belli. Sen Duru'nun adını bile ağzına almayı hak etmiyorsun."

Babamın gözleri sinirle örtülürken bu benim umurumda bile değildi. Ecem'in ısrarlarıyla katıldığım birkaç parti Duru'yu önemsemediğim veya onunla ilgilenmediğim anlamına gelmezdi. Bir baba olarak hiçbir görevini yerine getirmeyen bir adam benim ablalığımı sorgulayamazdı.

"Merak etme artık ayda yılda bir bile gelmeyeceğim."

"Ne demek bu?" diye sordum içimden anladığım şey olmamasını dileyerek.

"Şu demek, sizin artık bir babanız yok." dedi babam. Ardından anneme dönüp "Senin de kocan." 

Sesine serptiği acımasızlık canımı yakmıştı. 
Duyduğum kelimeler bedenimi şok dalgasına sokarken olduğum yerde kalakaldım. Babam salondan çıkarken ayak seslerinden merdivenlerden çıktığını anlamıştım. Annem ağlarken koltuğa oturdu ve ellerini başının arasına alarak ovmaya başladı.

Kısa bir süre sonra ayak sesleri tekrar kulağımı doldurdu. Kapının açılıp ardından sertçe kapanma sesi. Kapının kapanmasıyla beynim şok dalgasını üstümden savururken en azından mantığım tenime dokunmuştu.

Babamın ardından bende dışarıya çıktım. Bahçe kapısından çıkmış hızlı adımlarla arabasına doğru ilerlerken koşar adım bahçe kapısından çıktım. Evin biraz uzağına park ettiği arabasına giderken babama yetişip kolundan tuttum.

"Gidemezsin." dedim kesik kesik nefes alırken. "Bizi böyle bırakamazsın."

Kolunu bir hışımla benden kurtarırken önüne dönüp yürümeye devam etti. Tekrar ona yetişirken yine kendime çevirdim. Pes etmeye niyetim yoktu. Beni ve annemi terk etse bu kadar uğraşır mıydım? Bilmiyordum. Ama Duru'nun babama ne kadar düşkün olduğunu biliyordum ve bunun için gururumu babamın ayaklarının altına koymam gerekiyorsa da yapacaktım. 

"Duru bu durumdayken nasıl gidersin?" dedim bataklığa düşmüş bir insanın son çırpınışları gibi.

Tüm duygular kalbimde toplanmış gibiydi ve bir cam parçası misali kalbime batıyor, paramparça ediyordu. Acı, hüzün, hayal kırıklığı, öfke, kırgınlık, kızgınlık ve en kötüsü de nefret bedenimi yavaş yavaş sarıyor, düşüncelerime duvar oluşturuyordu.

 "Bizi bırakabilirsin ama onu bırakmaya hakkın yok."

"Ne yapacağımı sana sormayacağım." dedi hiddetle.

Geçmişin İziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin