7. Ruh Yarası

27 4 24
                                    

♲︎︎

4 Kasım 2013

"Abla! Korkuyorum." Hıçkırık sesiyle birlikte Akay'a sıkıca sarıldım. Daha beş yaşındaydı, fakat çok büyük bir zorlukla başa çıkıyordu. "Korkma, askerlerimiz geliyorlarmış, duydun işte. Kurtulacağız..." Annem, diğer kardeşlerimle ilgilenirken, Akay ve ben etrafı kolaçan ediyorduk. "Geliyorlar, esirlerin başında durun!" Dışarıdan gelen itlerin sesiyle birlikte içim içime sığamaz olmuştu. Geliyorlardı, askerlerimiz bizim için geliyordu. Derin bir nefes alıp verdim ve annemlerin yanına geçtim. Akay da peşimden gelince haberimiz yokmuş gibi korkulu yüz ifadesiyle beklemeye devam ettik.

Daha demine kadar dışarıdaki silahların sesi bir an bile susmazken şu an tek bir ses bile gelmiyordu. Silah sesini bırak, ayak sesi bile yoktu. Kafamı sakince kaldırıp mağaranın çıkışına baktım, yerler cesetlerle doluydu; o şerefsizlerin cesetleriyle. Biraz daha ileride, kayaların arkasına, yerdeki çukurlara ve ağaçların arkasına saklamış askerlerimiz yavaşça çıkarak tedbiri elden bırakmadan yavaşça mağaraya doğru adımlama başladılar. En önde duran askerin geniş omuzları yüzünden başka hiçbir şey göremezken, adımları bize yaklaştıkça heyecanım tavan yapıyordu.

"Abla, senin işin yüzünden buradayız, doğru. Ama sakın kendini suçlu hissetme, anlaştık mı?" Belime sarılarak masum masum soru soran Akay'la birlikte hafifçe gülümseyip kafamı salladım ve sarılışına karşılık verdim. "Bir daha işimi yapabileceğimi sanmıyorum zaten." Omzunu silkerek umurunda olmadığını belli etti. Zaten çok az şeyde kendi fikri dışındaki fikirleri önemserdi. Her zaman yanımızda olsa da gerçek buydu.

Asker sonunda önümüzde durduğunda gözleri asla bana dokunmadan herkeste dolaştı. Son kez kontrol amaçlı bakarken bana bakıp duraksadı, hafifçe kafasını eğdiğinde yanına gitmemi istediğini anladım. Yanına gittiğimde yanağımdaki saçları çekerek kızgın bıçağın kesik izine baktı. Hâlâ kan akıyordu... Yavaşça cebindeki atkısını çıkarıp eliyle sertçe çekerek ortadan ikiye ayırdı. Matarasından su alıp ıslatarak yanağıma bastırdı çok hafifçe. Acıtmamaya dikkat ederek tüm kanı temizledikten sonra diğerlerinin yanına gitmemi işaret etti. Yavaş adımlarımı annemin yanına doğru ilerlettim. Annemin omzuna başımı yaslayıp diğer herkes gibi askeri helikopterin gelmesini beklemeye koyuldum.

Sonunda helikopter iniş yaptığında peşinden bir tane daha helikopter indi ve oraya tüm askerler binerken, benim yanağımı temizleyen asker bizim helikoptere binip benim karşıma oturdu. Oturur oturmaz yüzündeki elastik olan ve yüzünü gizleyen boyunluğu çekip aşağıya doğru indirdi. Son olarak gözlüklerini ve beresini çıkartıp yanına koyduğunda ne kadar yakışıklı olduğunu bir kez daha farkettim. Geniş omuzları, dik duruşu, sert yüz hatları, ciddi ifadesi ve daha niceleri... Çok güzeldi. Çoğu insanı kıskandıracak derecede hemde...

Helikopter yere indiğinde uyuya kaldığım için ufak bir sarsıntı yaşadım. Etrafıma bakınıp indiğimde askerler üsse doğru gidiyorlardı. Bizi yemek yiyip temizlememiz için yönlendirirken, bizim yanımızda gelen asker bize doğru geliyordu. Yanımdan geçerken yanağıma ufak bir bakış atıp hızlıca uzaklaştı. Bir kaç dakika sonra bizi yolcu etmelerini bekliyorken bir asker bize yaklaştı.

"Sizi eve kadar bırakacağım, buyrun." Kafamızı sallayıp peşinden ilerlerdik. Bir süre sonra güzel bir evin önünde durduğumuzda inip etrafa baktım dikkatlice. Herkesten uzak ama güvenli bir yerdi. Bir süre için bizi idare ederdi.

Yaklaşık beş ay geçmişti. Ben, benim yarama merhem olan askeri bekliyordum. Bizi bıraktıktan bir hafta sonra izni tam bitmemişken yeniden göreve gitmişti. Umarım sağ sağlim gelirdi. Seni seviyorum Tugay Kağan Bozkurt.

4 Kasım 2022

Tugay'ın 'akşama hazır olun, ikinizde.' lafını hiçe sayarak sürünmesi için özlemimden ve heyecanımdan gebersem dahi, Ki elbisem, ayakkabım, çantam ve hatta makyaj malzemelerini hazırlamıştım. Güzel Detay'ının gelmek istemediğini söylemiştim. O da üzerine, "On dakikaya hazır olmazsan, seni rızan olmadan bulup öperim." mesajını atmıştı. Yavrum, bize hava hoş. Heh, işte. Ama Kör Hasan, Hasan kör. Aynı şey. Benim desem, 'yok sen olamazsın Alesya.' der bu salak.

Aniden odamın kapısının tıklatılmasıyla elimdeki törpüyü kenara bırakıp ayağa kalkarak kilidi çevirdim. Tugay tüm ihtişamıyla karşımda duruyordu. Keşke kör olmasan... İstemsizce boğazımı temizleyip gülümsedim. "Çok yakışıklı olmuşsun, arkadaşım için geldiysen, burada değil." Gıcık bir yüz ifadesi takınıp beni omzumdan iterek içeri soktu ve kapıyı yeniden kapatıp kilitledi. "Banyoya gidip hazırlanman için on beş dakikan var. Kapıda araç bekliyor, o kıza da söyle, bana cesaretsizin teki değil, cesaretiyle beni benden alan bir kadın lazım." Kaşlarımı çatsam da dolaptan elbisemi alıp banyoya girip hazırlandım. On beş dakika sonra tamamen hazır olsam bile sırf sinir olması için çıkmadım.

En sonunda kıyamayıp sakince kulpu çevirdim. Nazik hareketlerle içeriye geçtiğimde Tugay önce sabırla nefesini vermiş, daha sonrasında da bana bakıp yutkunmuştu. "Çok güzel olmuşsun..." Minik bir tebessümle teşekkür ederken önden kapıya ilerledim. Peşimsıra gelmesi beni hem heyecanlandırıp, hem de gülme krizine sokacak kadar güldürecek bir durumdu. Öyle de oldu. Kahkahamı durduramazken o da fark edip bana katıldığında apartmanın ağır kapısına gelmiştik bile. Önce davranıp kapıyı açmak istesem bile topuklularımla mümkün değildi. Tek elini belime sarıp diğerini elimin üstüne koyarak kapıyı açtı. "Düşersin, yerler kaygan. Dikkat et." Yavaşça kafamı sallayıp arabasına adımladım. Gelip yanıma bindi, gaza basıp hızla uzaklaştırdı.

Akıp giden yolu izlemeye dalmışken telefonum çaldı. Alıp baktığımda, "Aşık." Yazıyordu. Tugay da bunu görüp 'aç' dercesine kafasını salladı. "Alo." Yavaşça konuşurken dinlememeye özen gösteriyordu. "Hazır değilsin yani? Anladım. Anlayışla karşılar o da merak etme." Tugay da aynısını tekrar ettiğinde gülümseyerek telefona döndüm. "Tamam o halde, görüşürüz." Kapatıp Tugay'a döndüm. "Midesini üşütmüş seninki." Gülerek kafasını sallayıp restoranın önünde durdu. Aşağıya inip dikkatli adımlarla girişe yürüdüm.

Gece normal giderken aniden kapıdan giren bedenle içtiğim su boğazıma kaçtı. "Ben geldim!" Tugay'ın sandalyesine ellerini koyup sevinçle şakıyınca gözlerimin dolmasına engel olamadım. Söz vermişti, gelmeyecekti...

-
-
-
♲︎︎ ✓

Duman Almış Dağbaşını - {Askeri - Texting}Where stories live. Discover now