5. Ne Bekliyorsun?

145 11 30
                                    


♲︎︎

Akay'la yaptığımız konuşmanın ardından evi toparlayıp Esma ablalara geçmiştim. Kapıyı çalıp açılmasını beklerken ayakkabılarımın ucuna bakıyordum. Kapıdan gelen 'Klik' sesiyle birlikte kafamı kaldırdım. Tugay karşımda üstünde genellikle giydiği benim aldığım t-shirt, altında her zamanki beyaz, gri arası eşofman ile duruyordu...

Hafifçe gülümseyip geçmem için kapıdan çekildi. Kilo vermişti son görevde. Kaslarından fazla belli olmasa bile yüzü ve elleri yeterince belli ediyordu.

"Hoşgeldin. Geç hadi." Durmuş orada onu incelerken o bana gülümsemekle meşguldü. "Zayıflamışsın." Kısık çıkan sesime engel olamamıştım. "Biraz öyle oldu. Stresten sanırım." Suçlu bir çocuk gibi ensesine elini atıp kaşımaya başlamıştı. Dudaklarım istemsizce tebessümle hareketlenirken, Tugay'da gülümsemişti.

Kollarımı kaldırıp sarılmak istediğimi belli ederken, o zaten dünden razıydı. Büyük elleri hemen belime sarılırken, ellerimi boynuna sıkıca dolamış, kokusunu içime çekiyordum. O beni kardeşinden farksız görürken, benim ona delicesine aşık olmam... Garipti.

Klasik hareketini yaparak dudaklarını boynum ve köprücük kemiğim arasındaki boşluğa bastırdı. İlk tanıştığımız günlerde yüzüm sargılarla kaplı olduğu için boynumu öpmüştü. Daha sonra da bu alışkanlık haline gelmiş, bir daha yanağımdan veya yüzümün farklı bir yerinden öpmez olmuştu. Bana hava hoştu tabii.

"Şu huyundan vazgeçmeyeceksin değil mi?" Bende onun gibi boynuna öpücük kondurup yüzümü biraz geriye çektim. Bakışları yüzümü özlemle tararken kalbimin atış sesini duymadığını umdum.

"Hayır. Hoşuma gidiyor. Ve seninde öyle." Sırıtıp tekrar tekrar aynı noktayı öpünce kafamı geriye atıp onu itmeye çalıştım. Tamam, belki de çalışmadım. Esma abla görürse öyle anlasın diyerek itiyormuş gibi davrandım. En sonunda gülerek beni bırakınca önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına iterek ona göz devirip içeriye geçtim. Salon, hadi orayı geçtim mutfak ve odalar insan kaynıyordu. Çoğu teyze, Pelin'in artık sözlendiğini öğrendiğinden dolayı Tugay'a alıcı gözle bakarken, bazı genç kızlar 'Gel, Kağan, kollarım boş.' bakışları atıyorlardı.

Herkese içimden göz devirip Tugay'a döndüm. "Ben senin odandayım, çekemem bunları." Kafasını sallayıp kendi arkadaşlarının yanına geçti. Ufak ama hızlı adımlarla Tugay'ımın odasına ilerlerken aniden karşıma çıkan Tutku'yla boşluğuma geldiğinden dolayı irkilmiştim.

"Manyak mısın kızım sen?" Sert çıkan sesimle aniden duraksayıp daha sonra o yüzünde yer edinmiş çarpık gülüşüne geri döndü. "Hee, sana manyağım." Saçma sapan cümlesiyle istemsizce gülüp Tugay'ın odasının kapısının yanındaki tahtaya hafifçe dokunup gizli bölmenin açılmasını sağladım. Oradan anahtarı alıp kapıyı açtım. İçeri girip peşimden kapıyı açık bıraktım ve yatağa oturdum. Tutku da peşimden girmiş, kapıyı kapatıyordu. Oda her zamanki gibi düzenliydi. Pencereden dışarıya bakıldığında Pelin'le göz göze gelmesi olasılığı yüksek olan Tugay, pencereyi ufak kağıt ve karton parçalarıyla kapatmıştı. Diğer penceresi, yani benim odamla hemen karşı karşıya olan penceresi sonuna kadar açıktı. Yüzüme yayılan sırıtışla yatağa uzanıp aşık aşık tavana baktım.

"Şt, Tugay senden bir haltını gizlemiyor ha." Sırıtarak kolumu dürtükleyince boğazımdan anlamsız bir kaç olumlu anlamda sesler çıkarıp tavanla bakışmaya devam ettim. Aniden duraksadım. "Ama hala benim farkımda değil..." Tutku dediğine bin pişman yanıma oturunca dikleşip ona döndüm. "Çok mu aşıksın sen ona?" Kafamı onaylar anlamda sallayıp ellerime bakmaya başladım. Aniden açılan kapıyla birlikte kafamı hızlıca kaldırdım. Karşımda Tugay'ı görmemle rahatlamış fakat arkasından odaya giren bedenle istemsizce gerilmiştim.

Duman Almış Dağbaşını - {Askeri - Texting}Where stories live. Discover now