Hayat işt naprsın

2.8K 181 59
                                    



Medya; eğer resim çizmeyi seviyorsanız ve derste canınız sıkılıyorsa sonuç bu oluyio..

~

Kafam eğik, gözlerim ise yerdeyken ellerim cebimde, Biraz ilerimde olan banka bakmamaya çalışarak yürüyordum. Birkaç gün devamsızlığın sonunda artık daha fazla devamsızlık yapamayacağım için okul müdürüne söve söve gelmiştim okula. İçim içimi kemiriyordu. Olurda göz göze gelirsek, ya da bir şekilde onunla alakalı bir şeyi hatırlarsam, kaç gündür toplamaya çalıştığım akıl sağlığım çökebilirdi.

Şimdi ise birkaç adım ilerimde, arkadaşlarıyla banka oturmuş, sohbet ediyordu. Her zamanki gibi elinde az şekerli çayı vardı. Bugün siyah sweat üstüne deri ceketini giymişti. Altında da hocalardan her seferinde azar yese de giymekten vazgeçmediği eşofmanıyla genişçe yayılmıştı banka.

Gergin olduğum için ellerimin içi terliyordu, yanından geçmeme birkaç adım kala başımdaki bereyi düzelttiğimde bakışları anlık bana döndü.

Siyahları yeşillerime değdiği anda zaten hızlı atan kalbim tekledi, beremdeki elim öylece donarken adımlarım da düzensizleşti. Birkaç salise bakıp yüzünde hiçbir mimik oynamadan geri arkadaşlarına döndü. Elimi geri cebime sokup, başımı tekrar öne eğdim.

Zaten ayağa kalkıp sarılmasını beklemiyordum ama, bari sinirlenseydi. Böyle sanki yabancı biriymişim gibi davranması o kadar koyuyordu ki.

Hiçbirşey olmamış gibi davranmayı öyle güzel beceriyordu ki kendimden şüpheleniyordum. Acaba hiçbiri gerçekte olmamış mıydı da hepsi benim hayal ürünüm müydü diye. Ama geceleri açıp saatlerce izlediğim fotoğraflar, videolar bu ihtimalı imkansız kılıyordu.

Keşke bende onun kadar iyi umursamayabilseydim, keşke hiçbirşey olmamış gibi davranabilseydim, en azından rol yapsaydım da kendi kendimin gözünden düşmeseydim. Onu severek bütün gururumu ayaklar altına almıştım sanki.

Ama işte olmuyordu, böyle sevdikten sonra vazgeçmek zordu, çok zordu. Yeni bir dil öğrenmek gibiydi, aya gitmek gibiydi, havada uçan bir toz zerresini iğneden geçirmek gibiydi. hatta sevmemek benim için o kadar imkansıza yakındı ki, dünyada bu kadar zor birşey olduğunu düşünmüyordum.

Sanki hayat tarzım onu sevmek olmuştu. Saç şeklini, göz rengini, taktığı yüzükleri, içtiği sigarayı, konuşmasını, sinirlenmesini, gülüşünü,

Hele de gülüşüne apayrı aşıktım.

Sanki hayatım ne kadar kararırsa kararsın tek bir gülümsemesi aydınlatır gibi geliyordu. Gözlerinin karasına inat gülüşü o kadar parlaktı ki.

Onu seviyordum, onun sevdiği şeyleri seviyordum. Ulan sırf o dinliyor diye arabesk türküler dinlemeye başlamıştım. Sırf o istiyor diye her gün üç öğünümü de aksatmıyordum. O kadar şeyden sonra ben vazgeçemezdim, olmazdı yani.

Belki zamanla soğurdum, bilmiyorum. Ellerimin terlemesi, yanında olduğum her an gülmek istemem, her gece açıp açıp fotoğraflarına bakmam, sürekli görmek istemem belki geçerdi.

Ama ona baktığım zaman kalbimin hızlı atmamasını hayal edemiyordum. Her şey geçerdi ama onu sevmek geçmezdi.

Çok özlemiştim, rüyalarıma da gelmiyordu artık. Oturup izleyemiyordum da, göz göze gelirsek bakışları çok canımı yakıyordu. Baksam bir dert bakmasam bir dertti.

Böyle yeri izleye izleye yürürken dolan gözlerimi gizlemeye çalışmadım, zaten ağlamanın güçsüzlük olduğunu düşünmüyordum.

Aniden birisi tarafından çarpılıp yere düştüğümden ağzımdan kısık bir ses çıkmasına engel olamadım. Sanki herşey üstüme geliyordu anasını satayım. Şimdi yere düştüğüm için oturup ağlayacaktım.

"Çok özür dilerim, salak arkadaşım beni üzerine ittirmenin komik olduğunu düşündü de."

Bana çarpan çocuğa baktım, sarışın, mavi gözlüydü, bayağı uzundu, basketbolcu olduğu belliydi.

Zaten sanırım emirin takım kaptanı diye bahsettiğini duymuştum. Bana uzattığı elinden tutup ayağa kalktım. O bana yere düşen çantamı uzatırken itiraz etmedim. O kadar yere düşürmüştü, bir zahmet çantamı da versindi.

Ben çantamı takarken beni süzdüğünü farkettim. Tek gözümü kırpıp hayırdır gibisinden yaptığımda gülümsedi, biraz itici duruyordu.

"Pusat ben, memnun oldum. Gerçi biraz şanssız bir tanışma oldu" bana gülerek konuştuğunda yüzümdeki 'bütün herşeyden bıktım ve hayatımdan nefret ediyorum' ifademi bozmadım. Tanımadığım birisiydi ve benim şu an tek istediğim yatağıma gidip deli gibi ağlamaktı.

Sadece kafamı sallayıp ilerleyecekken nazikçe kolumdan tuttu, sinirle bir nefes alıp kolumu çekerek kurtardım ve 'ne var' dercesine suratına baktım. Bir sen eksiktin amınakoduğumun sarı pipisi.

"Biliyorum, vaktini alıyorum. Ve sanırım benden pek haz etmedin. Ama gerçekten ilgimi çekiyorsun. En azından öğle arasında benimle biraz sohbet eder misin?"

Anlamadığım için kaşlarımı çattığımda panikle elini ensesine götürdü.

"Ya ben eşcinselim. Aslında saklamıyorum ama pek kimse bilmiyor. Sadece yakın arkadaşlarım. Homofobik birine benzemediğin için öyle direkt söyledim. Eğer düzsen özür dilerim."

Hızlı hızlı konuşup kendini açıklamaya çalıştığında kaşlarım daha da çatılmıştı. Şaşırmıştım, okulda benden başka gay olması ve bunu saklamaması garipti. Şimdi ben bunu nasıl reddedecektim ki?

Bir iki adım geriye gittim ve koridorun kenarına geçtim. Oda benimle beraber gelirken böylece koridoru kapatmamış oluyorduk.

"Şimdi, ne desem bilemedim" dediğime gülüp sorun yok dercesine elini salladı. "Zaten gel benimle çık demiyorum. Biraz konuşalım, eğer hoşuna giderse devam ederiz. Gitmezse de eğer istersen arkadaş kalabiliriz benim için sıkıntı değil. Ya da komple ilişkiyi keseriz, sana hangisi uygun gelirse?"

Yutkunup birkaç gündür yorgun olan beynime biraz zaman tanıdım, o da düşündüğümü anladığı için bekledi. Cevabım belliydi zaten, sadece bunu nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum, iyi birine benziyordu. Kırmak da istemiyordum.

"Ben de eşcinselim aslında" kaşları havaya kalktı ve flörtöz bir şekilde gülümsedi. Kırılırsa eğer bir de onun için üzülecektim. Umarım kırılmazdı. "Ama zaten sevdiğim bir var, yani" derin bir nefes aldım ve yüzüne baktım. Kırılmamıştı anladığım kadarıyla, anlayışlı ve samimi bir ifadesi vardı.

Kafasını sallayıp konuşmaya başladı "sorun değil, gerçekten. Zaten pek bir umudum yoktu." Güldüğünde bende hafifçe gülümsedim. Ama çok azdı, minnacıktı. Daha fazla gülmek için enerjim yoktu.

"Ama seninde eşcinsel olmana şaşırdım. Eğer istersen, bir grubumuz var, destekleyenler olarak. Aramızda birçok birey de var. Bize katılabilirsin? Eminim herkes çok mutlu olacaktır"

Kaşlarım şaşkınlığımı belli edecek şekilde havaya kalktı. İşte bunu beklemiyordum. Sanırım sandığım kadar geri kalmış bir okulda değildim.

Aslında güzel fikirdi, benim gibileriyle tanışmak iyi olurdu, onlara aşkımı anlatırsam garip karşılamazlardı hem. Hem de içimi dökmüş olurdum, sonunda. Zaten Pusat da arkadaş kalmanın sorun olmayacağını söylemişti, fazla düşünmeden kafa salladığımda zaferle gülümsedi.

"O zaman öğle arasında kantinde?" Tekrar kafamı salladığımda kısaca vedalaştık ve o bir üst sınıf olduğu için merdivenlerin olduğu tarafa gitti. Arkasından bakarken içimi huzursuz edici bir his doldurdu. Umarım hata yapmamıştım.

~

Yeni karakter kısa bir süreliğine var, shiplemeye falan kalkmayın.

Kitabın devamı hakkında fikirler alayım?

Manyiak BXB Where stories live. Discover now