Delalemin 38. Bölüm

En başından başla
                                    

"Yok bu böyle olmayacak, ben gidiyorum." Diyerek ayağa kalktım. Daha fazla burda böyle oturamazdım. Kalbimde bir ağırlık vardı ve Alaz hiçbir zaman böyle yapmazdı. Gelmeyecekse bile haber illaki verirdi.

"Nereye?" Diye sordu Azad abim telaşla, oda benimle birlikte ayağa kalkmıştı. "Burda durup bekleyemem, polise falan gidelim." Dedim artık bizden dayanamıyordum.

"Yirmi dört saat geçmedikçe hiçbir şey yapamazlar abicim, otur şöyle ne yapacağımızı düşünelim." Dediğinde telefonumun sesi odayı doldurdu.

Masanın üzerindeki telefonuma uzandığımda Sevgilim yazısı ile derin bir nefes aldım. Telefonu hızla açarken bağırmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Nerdesin sen Alaz? Nasıl merak ettim haberin var.."

"Hanımefendi.." diyerek sözümü kesti bir kadın sesi. Dengemi sağlayamadığımda abimin koluna tutunmuştum. Herkes ne olduğunu soruyordu ama cevap veremiyordum, çünkü bende bilmiyordum ne olduğunu..

"Kimsiniz?" Dedim zor çıkan titrek bir sesle.

"Özel Mardin park hastanesinden arıyorum. Alaz bey bir trafik kazası geçirdi. Son aramalarda siz vardınız. Eğer onu görmek isterseniz.."

"Durumu nasıl!? İyimi o!?" Diye sözünü kestim. Kalbim parçalara ayrılıyor gibi hissediyordum.. bin parçaya ayrılmıştı sanki ve ben ellerime kalbimin parçaları bata bata birleştirmeye çalışıyordum. İyi olacak.. diyordum içimden. İyi olmalıydı.

"Durumu.. çok kritik. Buraya gelmeniz daha iyi olur." Telefonu nasıl kapattığımı bilmiyorum. Herkes bana soran gözlerle bakarken kısaca durumu açıkladım, herkes ayaklanırken aklım Arjindeydi.

"Naz! Arjin'i de alıp annemlere geçer misin?" Diye sordum bir yandan ayakkabılarımı giyerken. "Şuradaki çantada maması, bezi herşeyi var." Dedim telaşla. Sesim titriyordu ama ben inatla ağlamıyordum. Çünkü Alaz bu halimi görürse çok üzülürdü..

"Tabii.. geçerim." Dedi Naz, oda şaşkındı. Asel bir yandan ağlarken Yalgın onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Asrın donmuş gibiydi. Abim hemen arabaya koşmuştu bile.

"Asrın!" Diye bağırdım kendine gelmesi için. Şuan güçlü durmalıydım. Çünkü aynı şey benim başıma gelse Alaz böyle yapardı. Kendinden önce ailemin iyiliğini düşünürdü, sırf ben uyandığımda üzülmeyeyim diye..

"Kendine gel ve Naz'ı annemlere götür! Söz veriyorum abin iyi olacak! Ondan sonra yanımıza gelirsin. Anlaştık mı? Yalgın," diyerek bu kez de Yalgın'a döndüm. "Asel'i de al annenlere git. Durumu onlara da açıkla. Biliyorum, çok zor. Onun yanında olmak istiyorsunuz ama, bir keresinde ne demişti? Bana birşey olursa birbirinize sahip çıkın.. şimdi oturup ağlamanın sırası değil."

Hepsi ikna olmuş gibi başını sallarken Asrın ile Naz bir arabaya, Yalgın ile Asel bir arabaya binmişti. Bende abimle hastaneye giderken telefondan yarım saat önce olan kazalara bakıyordum.

Mardin de feci trafik kazası!

Kafa kafaya çarpışan arabalarda 2 ölü, 4 yaralı var. Polisler hâlâ olay yerinde..

Yazının devamını okuyamamıştım. Alttaki resimde Alaz'ın haş olmuş arabasını görmem ile zaman durmuş, telefona göz yaşım düşmüştü. Elimi ağzımla kapatırken, telefonu tutan ellerim titriyordu. O arabaya baktıkça, Alaz'ın canının ne kadar çok yandığını düşündükçe, kafayı yiyordum.

Her bir yanımı kaybetme korkusu sarmıştı, kaybetmekten korktuğumuz insanı kalbimizde barındırmak yük değil, nimetti. Ve benim kalbimdeki ağırlık yük değil, acıydı. Kalbim acıyordu. Kalbimin acısını dindirebilecek tek kişi ise, şuan yanımda değildi. Olsun istiyordum. Yanımda olsun. Saçımı okşasın, elimi tutsun, öpsün, koklasın, hatta gıcık etsin beni. Ama olsun yeter ki, yeter ki o olsun yanımda..

D E L A L E M İ N Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin