Yüzüme tek bir makyaj bile kullanmadığım için bugün öyle rahattım ki... Abdest almak istediğim zaman başımdaki hazır türbanı alıp abdest tazeleyebilecektim. Allah Teala'nın razı olmayacağı her şeyi düşünüp, bugünü öyle dizayn etmiştik Ömer'le.

Elhamdulillah...

Dualar edilip takı merasimi başladığında erkekler Ömer'e kadınlar da onun yanında ayakta duran bana takıları takmaya başladı. Hem tebrik hem takı merasiminin sonuna yaklaşırken Ömer'in gözleri birini arıyor gibiydi.

"Ne oldu Ömer?" diye fısıldadığımda Ömer saniyelik bana dönüp yeniden takı takanlarla ilgilenmeye devam ederken "Kardeşimi göremedim. Takı takmaya gelecekti. Hem daha siz tanışmadınız bile. Nerede bu adam?" diye söylenirken bilmem, der gibi omzumu silktim.

"Gelir birazdan, sıkma canını."

"Hah! İşte geliyor..."

Sanki bir filmin içinde gibiydim tam şu anda. Ağır çekimde kafamı Ömer'in baktığı yere çevirdiğimde yüreğime bir kor düştü. Elim göğsüme giderken, endişeyle yutkundum. Bedenimdeki bütün kan akışı hızlandığında bunun gerçek olmadığına inanmak istedim. Hiçbir gerçeği bu denli hayal olarak dilemediğime yemin edebilirdim.

Zeyd...

Evlendiğim adamın kardeşi, yüreğimi enkaza çeviren, kazıya kazıya içimden atmak için aylarımı zindan ettiğim Zeyd miydi?

Başıma saplanan ağrılar dünyamı döndürürken tutunacak bir dal aradım. Kocam kardeşine sıkı sıkıya sarılırken yanında solan beni görmüyordu. Arkamdaki sandalyeye aniden oturduğumda Ömer'in ve... Onun dikkatini çekmiştim.

"Katre! İyi misin?" diyen Ömer endişeyle yüzümü avuçladığında ona bakmak için kalkan gözlerim yanındaki adamın, Zeyd'in keskin bakışlarıyla kesişti. Göz bebeklerim titrerken onun bakışlarında yalnızca soğukluk vardı. Buz gibi... Donuk ve hiçbir kaygı barındırmayan gözleri abisinin ve benim üzerimde gelip gidiyordu. İnsan biraz olsun endişelenmez miydi? Benim tanıdığım Zeyd, bu muydu? Bayılmak üzere olan bir kadına şefkatten yoksun bakışlar atan bir adam mıydı o?

Keskin kömür gözleri yüreğimi üşütürken aniden kocama dönüp "İ-iyiyim ben. Sadece... Yoruldum galiba biraz." dediğimde Ömer beni kendine çekip sarıldı.

"Güzelim, neden söylemiyorsun bu kadar yorulduğunu. Otur sen, takıları da çantaya atsınlar."

Başımı uslu bir çocuk gibi sallarken bizi izleyen kaynıma asla bakamıyordum. Suç işlemiş küçük bir kız gibi hissetmem normal miydi kendimi? Fakat ben yanlış bir şey yapmamıştım ki!

Anlamsız sessizliği Zeyd'in bozmasını beklemediğimden, konuşmasıyla yeniden ona bakmıştım.

"Allah mübarek etsin..." derken gözlerine tırmanan harelerim mahçup bir ifadeye bürünürken zoraki çıkan son kelimesi bütün gerçekleri bir tokat gibi yüzümüze çarpmıştı.

"Yenge."

Ne hissedeceğimi, ne diyeceğimi kısacası ne yapacağımı şaşırmış, öylece adama bakarken Ömer'in "Şükürler olsun aslanım. Sonunda tanışmanız nasip oldu. Düğünde görürüz, diye diye harbiden yengeni düğünde gördün! İnsan hiç mi merak etmez bu abim kimle evleniyor, bir tanışalım hoşgeldin ailemize diyelim, diye?" demesiyle ona döndüm.

Ömer'in şakayla karışık sitemine karşın Zeyd'in çehresi daha da kasıldığında, tebessüm etmeye zorladı kendini. Bu adamın derdi neydi? Bir tek ben mi görüyordum o yüzündeki sıkıntılı ifadeyi?

"Tanıştık işte abi. Abartma sen de."

Ömer samimiyetle gülerken Zeyd'in sıkışan çenesi ve derin derin yutkunuşları gözümden kaçmadı.

K.Ö.Z  [ ✓ ]Where stories live. Discover now