Abrecan

1K 149 52
                                    

•••

Ateşin suya ihtiyacı var, suyun da ateşe.
İki saf ruh, tehdidin pençesinde.
Söküp aldılar su damlasını ondan,
Hüznün lavları aktı boynundan.
Ama unuttular, sonuçları ağır olacak,
Ve bir krallık kana bulanacak.

•••

Kafamın içi milyonlarca soru ve karmaşayla doluyken kurdum, her şeyin cevabını zaten biliyormuşçasına rahattı. Onunla iletişime geçmek istesem de bana gülüyor, alay ediyordu. Bana söylemeyerek güya kendincez benimle oynuyordu.

Bay Soohyun da en az benim kadar şaşkın olacak ki dakikalarca susmuştu. Kurdum, Taehyung'un beni çoktan fark ettiğini bana söylemiş, kokumu aldığını ve onları dinlediğimin farkında olduğunu bana iletmişti.

"Eski mahallemizde, bizlerden yaşça büyük bir kadın vardı bilmem hatırlar mısın? Ona anlat. İlk defa duyuyorum böyle bir şeyi oğlum. Sana pek yardımcı olamam ama yaşlı kadın olabilir"

Taehyung babasını onaylamış, gideceğini söyleyerek kalkmıştı. İkisinin de kalktığını belli eden gıcırtıların ardından Bay Soohyun yeni fark etmiş gibi "Bir saniye" demişti. "Josephine beta değil mi? Nasıl kokusunu alabildin?"

"Kokusunu gizliyor. O bir omega"

"Neden gizliyormuş ki?"

"Bilmiyorum. Yaşam şartlarından dolayı olabilir. Zor bir hayatı olduysa saklamakta haklı"

Bay Soohyun şaşkın bir tonda gülmüştü. "Gizlediği halde kokusunu mu alıyorsun? Bu nasıl mümkün olabilir?"

"Bilmiyorum"

Konuşa konuşa İçeri girdiklerinde seslerini duyamaz olmuştum. Az önce neden ağladığımı bilmiyordum fakat şu anda sanki hiç ağlamamışım gibi ifadesiz bir yüze sahiptim. Dolu zihnimin karmaşasını çözmeye çalışırken öylece karşımdaki duvarı izliyordum.

Daha yeni gelmiştim buraya. Başka bir ülkeye alışmanın zorluğu yetmiyormuş gibi bir de bu çıkmıştı başıma. Neler oluyordu asla bir fikrim yoktu ama içimden bir his bunun peşini bırakmamamı ve umursamaz davranmamamı söylüyordu.

Yoğun ve aşırı tepkiler veriyor olmam neyin işaretiydi bilmiyordum fakat bu ben değildim. Kendim gibi davranamıyor, sanki yönetiliyordum. Kurdum beni yönetiyordu. Hepsi de o gün olmuştu. Taehyung'u görür görmez başlamıştı tüm bu karmaşam.

Tüm düşüncelerim ona ve o ana çıkarken ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Çok aniydi. Her şey çok hızlı gelismişti ve ben bu hıza ayak uyduramıyordum.

Birden kapı tıklandığında başım hızla o yöne dönmüştü. Çöktüğüm yerden uyuşuk bir şekilde kalkıp kapıya doğru ilerlemiştim. Silmeye üşendiğim amaçsız gözyaşlarımı hızla silip kendime çeki düzen verdiğim esnada çoktan kapıya ulaşmıştım.

Kavradığım tokmağı yavaşça döndürüp kapıyı araladığımda alfanın heyecanlı yüz ifadesi karşılamıştı beni. Daha gözleri yeni gözlerimle buluşmuşken "Neden ağladın?" diye sormuştu. Heyecanlı ifadesinin yerini endişeli bir ifade almıştı.

"Anlattıklarım yüzünden mi? Seni rahatsız mı ettim?"

"Hayır etmedin"

Ona, benim de aynı rüyayı gördüğümü söylemeli miydim emin değildim. Dalga geçtiğimi düşünürse ne yapardım bilmiyordum. Hala şoktaydım. Böyle bir şeyin nasıl mümkün olabildiğini sorgulamadan edemiyordum.

"Gidiyor muyuz?" durgunlukla sorduğumda biraz keyfi kaçmıştı fakat bana belli etmek istemiyormuş gibi abartılı bir şekilde gülümseyip "Gidiyoruz" demiştim.

Pleine Lune •taekook•Where stories live. Discover now