6. GÖNÜL YARASI

Start from the beginning
                                    

Bülent amca bir haftalığına şehir dışına gittiği için bu sıralar tamirhanenin tüm yükü onun üzerindeydi. Yoğun olarak geç saatlere kadar çalışıyordu ve ihtiyacı olduğunu bildiğim için onu alıkoymak istemiyordum. Kendi mesleğini neden yapmadığını kaçamak birkaç kelimeyle cevaplamıştı, bu konuda konuşmak istemediğini anlayınca üstelememiştim ben de. Ama okulunu gayet iyi bir derece ile bitirdiğini de biliyordum, Kerim söylemişti.

Bizim ev uzakta olsa da görüş açıma girdiğinde elimdeki karton kaseyi kenardaki çöp konteynırına attım. Saat ona gelmek üzereydi, mahallenin sokaklarını evlerin pencerelerinden vuran kısık ışıkların yanında sokak lambaları da aydınlatıyordu. Bir yandan da uzaktan gelen düğün sesi belli belirsiz kulağa çalınıyordu. Eylem ve Efe ile dondurma yemeye gitmiştik bir saat kadar önce fakat Kerim olmayınca çok da durmak istememiştik.

"Kerim'in de alacağı olsun," dedi Eylem homurdanarak. "Resmen İlayda için ekti bizi. Hayır gelmeyeceksin madem, bir haber eder insan ya."

Bu dediği doğruydu. Kerim bizimle gelmemişti ki bu genelde gerçekten nadir olan bir durumdu. Gelemeyeceğini haber bile vermemişti. Efe nerede kaldığını sormak için aradığında İlayda'nın yanında olduğunu söyleyip geçiştirerek kapatmıştı. İlayda, Kerim'in bir ay kadardır ilişkisinin olduğu kızdı. Henüz ilişkileri yeniydi.

"Valla aynen öyle oldu," dedi Efe bilmiş bir şekilde. "Ee, artık değerimi anlarsınız. Hiç ektim mi ben sizi?" Kaşlarını kesinlikle yapmadım der gibi kaldırıp başını olumsuzca oynattı. "Ekmedim."

"Ay sanki sen sevgili yapsan bir dakika yanımızda kalırsın da," dedim tehditkarca kıstığım gözlerimle huysuzlanarak. "Hep yalan dolan."

"Yalan dolan falan... Aşk olsun Çiçeğim. Kerim miyim ben?" Son kelimesinde sesini olabildiğince yumuşatıp masum bakışlar atarak omzuyla omzumu dürttü. "Hı, söyle Çiçeğim?"

Eylem de ses tonundaki yumuşamayı fark etmiş olacak ki, "Sen var ya sen, hakikaten az fırıldak değilsin," dedi pes der gibi. Hemen ardından bana bakıp gözleriyle Efe'yi işaret etti. "Duydun de mi sen ona karşı bir şey söyledin ya hemen seni yanına çekmek için Çiçeğim dedi ve derken nasıl da değişti ses tonu?"

Güldüm. Ben genelde hep Efe'yi desteklediğim için Efe ona karşı bir tavır aldığımda hemen beni tekrar yanına çekmeye çalışırdı. Çiçekleri çok sevdiğim için de böyle seslenirdi ki ikna olayım diye.

"Kıskanma sana demiyorum diye." Yalancı bir edayla burun kıvırdı. "Sana da nasıl diyeyim, olsa olsa çalı çırpı falan olur senden."

Iıı.

Eylem gözlerini irileştirip kaşlarını kaldırdı ve eliyle kendini işaret etti inanamıyormuş gibi. "Çalı çırpı? Benden?"

"Hıı," dedi Efe biraz tereddütle. "Senden." Sus der gibi kaşlarımı kaldırdıysam da Efe çenesini tutamamıştı.

Eylem önce sinirle dudaklarını araladı sonra kapadı ama hemen ardından Efe'nin koluna elini uzattı ve parmakları arasından etini kıstırdı. "Şerefsiz! Hepiniz aynısınız ya! Biz bu erkeklere bir günde küsmedik abi işte! Geçen gün börekleri götürürken prensesim de prensesim diyen sen değil miydin?"

Eylem'in böreği büyüktür tüm böreklerdi hani. Babaannem bile gün olduğunda börek yapsın diye onu çağırırdı. Yemeye düşkün olduğu kadar yapmaya da hevesli ve maharetliydi arkadaşım.

Efe acıyla homurdanırken, "Kızım ne cimcikliyorsun ya! Niye yükseldin bir anda? Şaka yaptım şaka," dedi.

"İstemiyorum! Yapma bana şaka falan!"

"Kerim'e kızdın bak benden çıkarıyorsun hıncını yine ama."

"Ne kızacağım ona be? Ne hali varsa görsün. Sen de Kerim'i araya katıp kendin konudan sıyırmak istiyorsan yanılıyorsun... Yok çalıymış yok çırpıymış." Durdu. "Bak sinirlendim yine."

KÜSKÜN RÜZGÂRGÜLÜ | Mahalle Hikâyesi - ASKIDA -Where stories live. Discover now