4.Bölüm: YOZLAŞMIŞ SIR

En başından başla
                                    

"Hata ettim," diye homurdandım öfkeyle yatak örtüme tırnaklarımı geçirirken. "Önce cevapları alıp sonra onu serbest bırakmalıydım." Bilmeceye cevap verirken başıma neler geleceği hakkında hiçbir fikrim yoktu bile. Aptal gibi ona inanıp söylediğini yapmıştım.

Uyumalıydım. Belki de tüm bunlar kâbusumun bir parçasıydı ve sabah olduğunda Erin'le mutfakta kreplerimizi yerken bunların hepsini anlatıp birlikte alay edecektik.

Umarım...

Kalbimin derinliklerinden yükselen dileğimin kabul olması için yalvararak kendimi sırt üstü geriye bıraktım ama başımın altında hissettiğim pelüş ayıcık yüzünden geri doğruldum. Ayıcığın gözleri başımın arkasına batarak canımı acıtmıştı. Öfkeyle ayıcığı odanın rastgele bir tarafına savururken aslında Aryen'e olan hıncımı çıkarmak istemiştim. Odamın içi karanlık olduğu için ne tarafa gittiğini net olarak göremedim.

"Yavaş."

Karanlık köşeden gelen sesle birlikte çığlık çığlığa yatağın ortasında debelenmeye başladım fakat çok geçmeden odayı kaplayan ışıltılar kalbime çöreklenen korkuyu saniyeler içinde alıp götürdü.

"Siz insanlar neden böylesiniz?" Aryen'in donuk sesiyle kalbim bir anlığına duraksadığında öksürük krizine tutuldum. Aryen'in burada olduğuna inanamıyordum.

Boğazım parçalanana kadar krizim devam etti. Kıpkırmızı olduğuma emindim ve gözlerimden yaşlar süzülüyordu.

"Sizin başka düşmana ihtiyacınız yok," diye homurdanmaya devam etti. "Aptallığınız kendi sonunuzu getiriyor. Her seferinde..." Son söylediğiyle bir şey ima etmek istediğine emindim; fakat öksürmekten ciğerlerim acıdığından Aryen'in ne demek istediğini düşünme fırsatım olmadı.

"Dur şimdi," dedim gözlerimde biriken yaşları silerken. "Bu rüya mı, gerçek mi? Gitmedin mi sen?" Her şey birbirine girmişti. Odaya girdiğimde yalnız olduğuma yemin edebilirdim. Nereye gitmişti ya da ne ara gelmişti?

"Gerçek." Tok sesinin ardına saklanan gölgelerin ağırlığı odaya çöktü.

"Yemin et!" Kafa karışıklığıyla söylediğim şeyin ne kadar saçma olduğunu sonradan fark ettim. İş işten geçtiği için alt dudağımı dişleyip kendime aptal demek dışında elimden bir şey gelmedi.

Sessizliğime eşlik ettiği saniyelerin ardından burnundan soluduğunda alaycı gülüşünü göremesem de duydum. Kaşlarım çatılırken yüzüme düşen saçları geriye taradım. Karanlığa rağmen bakışlarındaki ezici güç tarafından itilip kakılsam da konuşmaya devam ettim.

"Rüyada olmadığımızı ispatla." Aryen yaptığı sihirle korkularımı benden alırken sağlıklı düşünebilmemi istiyordu. Bense onu yanıltacak şekilde aptallaşarak sabrını sınıyordum. "Yani şey... Bu konuda yetenekli olmalısın, kâbusların çok gerçekçi oluyor ve ben gerçek mi değil mi ayırt edemiyorum."

Aptal Rena, aptal...

Kâbus Gözcüsü'ne kâbuslarımla ilgili iltifat ederken tam olarak neyi amaçladığım hakkında hiçbir fikrim yoktu; ama emin olduğum bir şey varsa o da iyice yerin dibine batmayı başardığımdı.

"Eğer şimdi uyuyor olsaydın her şeyi ben yönetiyor olurdum. Emin ol yapacağım ilk şey de sesini kesmek olurdu." Sesindeki alaycılığa eşlik eden öfkeyle ne söyleyeceğimi bilemedim.

"Nereye gittin?"

İşte bu soruyu ben bile kendimden beklemediğim için şaşırıp kalmıştım. Eğer bir şeyler öğrenmek istiyorsam bunu daha uygun ve onu sinirlendirmeyecek şekilde sormalıydım çünkü neye nasıl tepki vereceğini bilmiyordum.

YOZLAŞMIŞ HARABELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin