4

90 8 5
                                    

Draco'dan

Öğleden sonra kahvesini de alıp balkonuna çekilmişti, gökyüzündeki bulutlara bakıyordu. Bazen o bulutlardan biri olmayı dilerdi, çünkü bulutlara Tanrı'dan başka birşey yapan yoktu. Tanrı sadece yönlendirirdi, onlar da oraya giderdi işte. Ne güzel değil mi? İnsan bulutlara ne kadar yakın olursa olsun kimse onlara dokunamazdı. En çok da bu yüzden seviyordu bulutları. Canlarını kimse yakamazdı. Tanrı nasıl yönlendirirse o.
Draco bir an için kısa bir iç çekerek geçmişini tekrar gözlerinin önüne serdi. Zorla ölümyiyen işareti almak zorunda kaldığında ki korkusu, itiraz etse bile artık çok geç olduğunun farkında olması. Babasının ona onca nefret kusması. O zaman annesi bile hiçbir şey yapmamıştı, köşeye çekilmiş sadece izlemişti. Annesine bu yüzden kızgındı işte, arkasında hiç durmamıştı ki. Babasının kölesi olmuş çıkmıştı, azkabana gönderildiğinde bile deliye dönmüştü kadın. Babası azkabandayken oğluna daha da soğuk davranmıştı. Sanki Draco attırmıştı içeriye, Lorduna itaat etmeseydi şu an böyle olmazlardı ne kendisi ne annesi ne de babası. Draco seviyordu annesini ama bu yaptığı yanlışların üstünü örtmesi gerektirmezdi. Neyse onu diyordu işte.

Düşüncelerinin arasından çıktığında bardağında kalan son iki üç yudumluk kahvesini de içmişti, yine fazla düşünmüş olmalı ki kahvesi soğuduğu için tadını alamaz olmuştu. Kahvesini bir köşeye bıraktıktan sonra sırtını geriye yaslamış bulutlara bakmaya devam etmişti. Düşünmemek elde değildi ki sonuçta koca bir geçmişi elinin tersiyle itemezdi, iten kişininde delirdiğine inanırdı. Kendi de biliyordu istese herşeye itiraz etmeyi ama o geçmişinde korkaktı. Ailesine karşı koysaydı babasının neler yapabileceğini adından emin bir şekilde çok iyi biliyordu. Hem az da olsa iyi tarafa yardımı dokanmamış mıydı? Potter'ı tanıdığı halde kimliğini saklamıştı, asasını bile fırlatan kendisinden başka biri değildi. Ama bu asasından olduğunu değiştir miyordu elbet, Potter kim bilir ne yapmıştır güzelim asasını. Peki ya o? O ne yapıyordu?

Asası için sızlanmayı bırakıp, Potter'ı düşünmeye başlamıştı. Draco kendine yediremediği için saklanıyordu, o neredeydi şu an? Bir gün gazetelerin kapağındaki haber dikkatini çektiği için bakmak zorunda kalmıştı, Potter'la ilgili olduğu için de dikkatini çekmiş olabilirdi ne vardı ki bunda merak işte. Gazete de Potter'ın uzun bir süre ortalarda gözükmediği söylenilen bir yazı arkadaşlarıyla bile iletişime geçmediği gibi uzun uzun birşeyler zırvalamışlardı sonlarına geldiğinde bırakmıştı gazeteyi. Garip, belki de evlendiği için rahat bir hayat yaşamak için kayıplara karışmıştır. Onca sene Voldemort'u yenmek epey zorluydu onun için, belki de kafa dinlemeye ihtiyacı olduğundan uzaklaşmıştır. Peki ya evlendiği kişi kimdi? Weasley kızı olabilirdi, bir aralar çok yakınlardı sonuçta değil mi? Sevgili dedikoduları bile slytherin ortak salonlarında çok dönmüştü. Draco her ne kadar kabullenmek istemese de arkadaşları onun kıskandığını iddia ederlerdi. İçindeki duyguları bile kendi bile bilmezken onların böyle demesi delirmesine yetmişti.

Draco saçmaladığını fark ettiğinde kafasındaki tüm düşünceleri silip atmıştı. Neler düşünüyordu böyle, Draco'yu ilgilendiren bir konu değildi sonuçta ne yaparsa yapsın onun hayatıydı Draco 'ya giren çıkan yoktu. Kulaklarına dolan çatırtı sesleriyle bir an için dikkati dağılmış ve gelen sese bakmıştı. Balkondan kafasını bahçeye doğru uzattığında kafasını aşağıya eğmiş hâlâ gelen seslerin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu. Aşağı bakıyordu ama birşey görememesi çileden çıkmasına yetiyordu. Ya ses nereden geliyordu o zaman, elinde asası da yoktu malum Potter ona getirmediği için Draco'da inat etmiş yeni asa almamıştı. Kendi kendine söylenirken bakışları tek bir noktaya odaklandığında söylenmesi yarıda kesilmişti.





Herkes önceki bölümde eminim ki Harry'nin gördüğü kişiyi Draco sanmıştır, içiniz rahat etsin o kişi Draco değil. Değişik şeyler düşünüyorum :)

Zaman Her Şeyin İlacı | DrarryOnde histórias criam vida. Descubra agora