3.Bölüm: AYNANIN LANETİ

En başından başla
                                    

"Ayna Ruhu..." Sustu. Yüzü bembeyaz olmuştu.

"Evet?"

Bir şey söylemeden gözlerini kıstığında uzun kirpikleri gece mavisi gözlerine gölge düşürdü. Tekinsiz bakışları daha ürkütücü bir hâl alınca fazla soru sorarak aptallık ediyor olabileceğimi düşündüm.

Başımı eğip kucağımda kavuşturduğum ellerimi birbirine geçirerek oyalanmaya başladım. Pijamamın aptal desenlerine gözlerim takıldığında alt dudağımın kenarını dişledim. Mienas'ın bir krallığından olan Kâbus Lordu'nun karşısında garip zebra desenleri olan yeşil saten pijamalarımla durmaktan utanmıştım.

Başımı kaldırmadan göz ucuyla ona baktığımda hâlâ gözlerinin üzerimde olduğunu gördüm. Ben onun kıyafetlerini hayranlıkla incelemiştim. Eminim o, en az hayatım kadar pijamalarımı da saçma bulmuştu.

İç çekerek bu düşünceyi aklımdan savdım çünkü dert edeceğim çok daha önemli meselelerim vardı. Ne zaman başlayacağını bilmediğim bir lanetin beni bulması ve aynaya hapsolup orada sonsuza dek çürüyecek olmam gibi...

Yutkundum. Boğazımdan aşağı cam kırıkları serpilmiş gibi bir acı hissettiğimde yüzümü buruşturdum. Hem sorularıma cevap bulabilmek hem de bir şekilde oyalanıp kafamı dağıtmak için onunla konuşmaya ihtiyaç duydum.

"Senin kurtarıcın mıyım?"

Bir böcekmişim gibi yüzüme baktığında korkularım onun büyüsüne rağmen harekete geçti ama geri adım atacak değildim. Onu hapsolduğu yerden kurtaran bendim. Hem de kendi ağzıyla söylediği gibi sayemde sonsuz bir ıstıraptan kurtulmuştu.

"Sayılır."

Sayılır mı? Piç kurusu.

"Yani bana bir can mı borçlusun?" Sırıtmaya yeltensem de ters bir bakışıyla hemen ifadesiz yüzüme geri döndüm. Sahiden saçmalamıştım çünkü. Ölümsüz biri için can borcunun değeri olur muydu hiç?

Cevap vermeye bile tenezzül etmedi. İnsanları küçük gören bu ölümsüzler önce bir oturup iletişim kurmayı öğrenmelilerdi. Hem kaba hem de nezaketsiz varlığın tekiyle yatak odamda oturmuş sessizce birbirimize baktığımıza inanamıyordum.

Bunların bir kâbus olduğuna ve biraz sonra uyandığımda hepsinin geçip gideceğine olan inancımı kaybedeli saatler olmuştu. Aynanın laneti de Aryen de gerçekti ve hepsi burada, odamda yaşanıyordu.

"Bana anlatmalısın."

"Ne öğrenmek istiyorsun?" Çenesini kasıp duruşunu dikleştirdi. Duruşunda kadim bir güç vardı. Her şeyin korkunç bir şaka olduğunu düşündüğüm her an aurası tokat gibi gerçeği yüzüme vuruyordu.

"Her şeyi."

"Aklının almayacağı şeyler var." Yine o küçümseyici bakış ve aynı ses tonu.

Derin bir nefesle ciğerlerimi doldururken boşa çabaladığımı hissedip sustum. Tek amacım sorularıma cevap alıp kafa karışıklığımı gidermekti ama Aryen hiç yardımcı olmuyordu.

"Şekil değiştirebiliyorsun değil mi?" Başka bir soruyla şansımı denedim. Açıklama bekler gibi bakışlarını gözlerime diktiğinde konuşmaya devam ettim. "Kâbuslarımda yılana dönüşüp bacağıma dolanıyordun. Gerçekte de yapabiliyor musun?"

"Keyboslar kılık değiştirmez," dedi iğrenir gibi kaşlarını çatarak. "Orrenia Krallığı'nın olayıdır şekil değiştirmek."

"Orrenia Krallığı mı?"

YOZLAŞMIŞ HARABELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin