Uysal "Sen beni boşver yenge elden gidiyor." dedi.

"Daha elimde olmadı."

Sümer ona iyice yanaşırken kaşlarım çatıldı. Zümre'ye karşı hadsiz hissediyordum. Ona birinin yaklaşması hoşuma gitmemişti.

"Kahramanlığının tam sırası."

Uysal beni öne doğru ittirince sendeledim. Ona döndüğümde "Sümer piçin teki." dedi.

"Ne hakla karışacağım?"

Deli gibi oraya gidip Zümre'yi konuşmak için çağırmak istiyordum ama diyecek bir şeyim yoktu.

Uysal gülümseyip "Ona Berfe'yi sor." dedi.

Bana verdiği bahane, aynı zamanda cesaretlendirdi. Tekrar beni itip 'hadi' der gibi bakınca adımlarımı Zümre'nin olduğu tarafa yönlendirdim.

Ben onlara ilerlerken Zümre sanki fark etmiş gibi bana döndü. Kaşları havalanırken, onun yanına geldiğimi anladığını düşündüm. Tam karşılarında durduğumda 8 kişilik gruptaki her göz beni bulmuştu.

Sadece Zümre'ye bakarak "Seninle konuşmam gerek." dedim.

Sümer içmekten bir yerlerine kaçmış sesiyle "Hayırdır?" çekti.

Gözlerimi Zümre'den ayırmadan "Seni kastetmedim." dedim.

Onu terslemem gruptakileri güldürdü.

Zümre, Sümer'in kolunu itip "Konuşalım." dediğinde, arka bahçeyi işaret ettim.

Diğerleri ona "Geri gelecek misin?" diye sordu.

Zümre'de "Belli olmaz." dedi.

Yan yana arka bahçeye ilerlemeye başladık. Yürürken beklemeden konuştum.

"Hapçılarla takılıyorsun. Onlardan mısın, olmak mı istiyorsun?"

Haberi olmadığını düşünmedim. Direkt o gruba girdiyse, biliyor olmalıydı.

Zümre kırmızı bol hırkasının cebine ellerini sokup kafasını bana çevirdi.

"Tahmin et."

Gözlerimi kısıp "Asileşmeye çalışıyor gibisin." dedim.

Kullandığını düşünmüyordum. Bedeni fazlasıyla diriydi. Gözlerim düşüncelerimi onaylamak ister gibi bedeninde gezdi. Hırkasının içine okul gömleğini değil sadece sütyenini giymişti. Göğüsleri belliydi ve ben oraya baka kalmaktan kendimi alamadım.

"Olmadığım biri gibi davranmam. İstediğim insanlarla, istediğim şekilde takılırım Paye. Manzarayı beğendin mi?"

Gözlerimi kırpıştırıp "Ha?" dediğimde aptal gibi göründüğümü düşündüm.

Oysa demek istediğini anlamıştım. Baktığım yeri fark etmişti. Hırkasını biraz daha aşağı çekip sütyenini tamamen ortaya çıkardığında gözlerim irileşti.

Muzip bakışlarını gördüm. Yine beni bu konuda terslemiyordu. Yakalanmanın utancıyla hafifçe öksürdüm. Beni olduğumdan daha çok utandırmaya çalışmadı.

Okulun arka duvarına yaslandığında önünde durdum.

Hırkasının fermuarıyla oynarken "Ne konuşacaksın benimle?" diye sordu.

Bu sefer gözlerimi aşağı indirmedim. İkinci kez utanmak istemiyordum. Onun açılan tenine bakmadan, gözlerine baktım.

"Berfe haşat olmuş, ilgin var mı diye soracaktım."

Bahanemi hızla sundum. Zümre dediğim şeye hiç şaşırmadı. Sanki bu konuda konuşacağımı biliyor gibiydi.

"Kendim bulurum demiştim."

Ev adresinden bahsediyordu. Yani yaptığını kabul ediyordu.

"Nasıl? Olay büyümedi mi?"

Berfe'nin burnunun kırıldığını tahmin ediyordum. Karakolluk olmaları gerekiyordu. Berfe'nin babası polisti ve bunu yapanın yanına bırakmazdı.

Zümre omuz silkip kafasını da duvara yasladı. Tüm bu olay çok önemsizmiş gibi davranıyordu.

"Onu tehdit ettim."

Şaşkınca "Neyle?" dedim.

Kafasını omzuna yatırıp, gözlerini hafifçe kıstı.

"Sana neden söyleyeyim?"

Duraklarken, nasıl bir yüz ifadesi yaptığımı bilmiyordum. Zümre birden gülüp elini yanağıma koydu. Şimdi şaşkınca baktığıma emindim. Kalbim o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki tepkilerimi kontrol edemiyordum.

"Üzülme bu kadar. Berfe, az önce beni gördüğün çocuklarla takılıyormuş. Devamını kendin çözersin."

Yanağımı okşayarak çekilen eli olmasa dediklerini daha hızlı kavrardım. Sırtını duvardan ayırıp gitmeye yeltenene kadar öylece kalmıştım. Bu temasına anlam verememiştim.

Bileğini tutup, gitmesini engelledim. O da temasımı beklemiyormuş gibi şaşırmıştı.

"Onlarla takılmasan senin için daha iyi olur."

Bunu her ne kadar kendi istese bile uyarma ihtiyacı hissetmiştim. Zümre kafasını çevirip bana ve onu tutan elime baktı. Elini elimin üstüne koyup yavaşça çekti. Ardından hafifçe gülümsedi.

"Benim için endişelenmene gerek yok. Genelde yoldan çıkan değil, çıkaranımdır."

Kaşlarım hafifçe çatıldı. Olduğu hali buysa, onu uyarmamın hiçbir anlamı yoktu.

Yine de "Bizimle takılabilirsin." dedim.

Uysal ve benle arkadaş olabilirdi. Dün zaten bunu düşünmüştüm.

Zümre'nin kaşları havalandı. Arkadaş sıkıntısı çekmediğini biliyordum. Sınıfta da okulda da yalnız değildi.

"Yoldan mı çıkmak istiyorsun?"

Hafif alayla söylediklerine, onun gibi tebessüm ettim.

"Çoktan çıktığımı söylüyorlar."

Bu sefer gülümsemesi büyürken, kahkaha attı. Dediğim hoşuna gitmiş gibi görünüyordu.

Saçını kulağının arkasına atıp dediğimi düşünüyormuş gibi dudaklarını büktü.

"Seninle takılmak eğlenceli olabilir."

Ona biz demiştim ama sadece benimle takılmakla ilgili konuşmuştu. Bu hoşuma giderken "O zaman birlikte dönelim." dedim.

Yani Sümer'lerin değil bizim oturduğumuz yere geçmekten bahsediyordum.

Zümre "Sigaran var mı?" dediğinde, kafamı iki yana salladım.

İki adım geriye atıp "O zaman şimdi değil, sigaran olunca." dedi.

Kaşlarım çatılırken Zümre önüne dönüp hızlı adımlarla arka bahçeyi terk etti. Ben ise sigara yüzünden reddedilmenin hüznünü yaşadım. Elimi çeneme atıp sıvazlarken yaptığımız konuşmayı düşündüm. Sanırım yarın okula paket getirecektim. Uysal'a bunu söylesem kafama sıçardı.

Çalkantı (gxg)Where stories live. Discover now