1.Bölüm: KÂBUS

En başından başla
                                    

"Gerçek olduğunu ikimizde biliyoruz," dediğinde fırçayı gözümden çekip doğruldum ve kaşlarımı çattım.

"Neyin?" diye sordum.

"Yansıyan Şehir'in..." Heyecanla yattığı yerden doğruldu. "Mironlar gerçek!"

Ne kadar işe yaramaz bilgi, dilden dile dolaşan hikâye ya da peri masalı zırvalıkları varsa orada Erin'i bulabilirdiniz. Bu Yansıyan Şehir zırvalığı da o hikâyelerden biriydi ve bu, en yakın arkadaşımın ne kadar ilgisini çekiyorsa benim de bir o kadar umurumda değildi.

"Ya!" Duyduklarıma inanamıyormuş gibi sahte bir şaşkınlıkla omzumun üstünden baktım. "Hangi Miron söyledi sana bunu? Biz gerçeğiz diye yazılı beyanda da bulundular mı?"

"Aptalsın Rena," diyerek küçümsedi beni. "Onlar kadim ırklar. Tarihin en eskileri... Bize tanrıların ışığında bir dünya bahşetmiş yüce bir diyarla alay ediyorsun. Eski çağlarda, her şeyden önce onların yaşadığını bilmiyormuş gibi davranma."

"Öyle davranmıyorum," dedim omuz silkerek. "Senin de söylediğin gibi eskide kaldılar. Yaşadığım çağda olmayan varlıklar hakkında sağda solda konuşulanlara kulak asıp neden kafa patlatayım ki?"

"Çünkü varlar. Bize bir dünya yaratıp başka bir boyuta çekildikleri için onları yok sayamayız. Sırf göremiyoruz diye onları yok saymak ahmaklık olur." Katır inadı tutmuştu yine. "Ayrıca fark ettiysen kâbuslar senin peşini bırakmıyor. Bense hiç kâbus görmüyorum mesela, rüya bile görmem kolay kolay. Huzurla uyurum hep. Neden? Çünkü beni seviyorlar ve huzurumun kaçmasını istemiyorlar. Çünkü onlara inanıyor ve saygı gösteriyorum."

Saçmalık...

"Pekâlâ," dedim sabırla tuttuğum nefesimi bırakarak. "Varlar." Erin'le bazı konularda ne kadar tartışırsak tartışalım uzlaşamıyorduk.

Yansıyan Şehir'de yaşamın devam ettiğine ve kadim ırkların hâlâ var olduğuna dair sarsılmaz bir inancı vardı. Tüm bunların eski tarihlerde yaşamış olabileceğine ben de inanıyordum fakat günümüzde hâlâ sihirli bir şehir ya da diyarda hayat sürdükleri fikri saçma geliyordu.

Erin söylediklerini kabul etmemle sakinleşmiş ve telefonuyla ilgilenmeye devam etmişti. Aramızdaki sessizliğin bozulması için ona sataşmayı seçip aynadan ona bakarak konuştum.

"Ayrıca gördüğüm hiçbir kâbus, senin yatağımda öylece uzanıp rüya tabirlerimi okuyarak keyfimi kaçırmandan daha kötü olamaz Erin. Hem de yıllar sonra beni heyecanlandıran biriyle çıkacağım randevuya hazırlanırken bunu yaptığına inanamıyorum." Gözlerimi aynadaki yansımasına diktim.

"Alt tarafı partiye gideceksiniz." İlgisizce cevaplayıp yatağımdan sarkıttığı bacağını yukarı aldı ve yatağıma iyice yayıldı. "Bu bir randevu sayılmaz."

"Yine de ilk adım için fena sayılmaz." Omuz silkerek elimdeki dudak parlatıcısının kapağını açtım. "Yoksa gideceğimiz parti, eski sevgilinin doğum günü partisi olduğu için mi bozuk atıyorsun?" Çünkü partiye gideceğimi öğrendiğinden beri huysuz davranıyordu.

"Uzun zaman oldu Rena." Tok sesi eski günlerden bahsederken fazlasıyla yumuşamış ve tizleşmişti. "O değirmenin altından çok sular aktı."

"Geçen gece salondaki kanepede uyurken onun ismini sayıklıyordun ama?" Erin yakalanmanın öfkesiyle renkten renge girerken bana fırlatmak için etrafında bir şeyler aradı.

Saniyeler içinde yastıklarımın arasındaki tüylü peluşlardan birini kafama atmaya yeltenince hışımla arkamı dönüp durması için elimi havaya kaldırdım.

YOZLAŞMIŞ HARABELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin