Benim babam benim kahramanım değildi. Benim babam, bana bu hayatı zindana çeviren adamdı.

Annem ile beş sene önce boşanmışlardı. Annem bir sene sonra başkasıyla evlenmişti. Yeni eşi beni istemediği için abimle yaşamaya başlamıştım. Abim benim için, her şeydi; babaydı, anneydi. Her anımda yanımda o vardı. Aile figürü olarak gördüğüm tek kişi abimdi. Ne anne sevgisi görmüştüm, ne baba. Ama abim, tüm bunları bana hissettirmek için; beni eksik bırakmamak için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Onun hakkını asla ödeyemezdim.

Babam, kumarbazın tekiydi. O kadar çok kumar borcu vardı ki; birini ödeyemeden üzerine yenisini ekliyordu. Babamın yakın arkadaşı Salim amca ise babamın bu zaafını çok iyi bildiği için ona beni öne sürerek bir teklif yapmıştı. Beni, oğluyla evlendirirse tüm kumar borçlarını ödeyecekti. Ama Salim amcanın oğlu, Mert; alkolik, her türlü pis iş barındıran, işe yaramaz birinin tekiydi. Bakışlarında bile hayır yoktu. İnsanları gözleriyle taciz etmekten asla geri durmazdı. Salim amca da oğlunu kimsenin istemeyeceğini çok iyi bildiği için dayatmalarıyla babamın aklına giriyor, onu zaafından vuruyor ve benim başımı yakmaya çalışıyordu. Babam, bir senedir durmadan gelir, beni götürmeye çalışırdı. Beni zorla evlendirmek için elinden geleni yapıyordu. Şikâyetçi olup durmamıza rağmen birkaç gece nezarethanede kalıp, yine çıkıyor ve kapıya dayanıyordu. Parayla her kapıyı açan arkadaşları, bunu da sağlıyordu. Abim, bile artık babamın önüne geçemez olmuştu. Tüm çarelerimizi tüketmişti.

"Aç lan şu kapıyı kahpe, aç!"

Allah'ım yardım et diye yakardım içimden. Gözyaşlarımı yüzümü çoktan yıkamış, sırılsıklam yapmıştı ama durmuyorlardı. Durduramıyordum. Hissettiğim korku, elimi ayağımı uyuşturmuştu. Çöküp kaldığım kapının dibinden kalkamıyordum.

"Şu kapı açılsın senin kırılmadık kemiğin kalmayacak Zerda! Bir an önce aç ve güzellikle gel! Yoksa canın çok yanacak."

Hıçkırdım. Eğer abim gelmezse bu sefer beni götürecekti, buna emindim. Kapıya öyle bir vuruyordu ki kırılması an meselesi gibi duruyordu.

"Lan!"

O ses...

"Zerda, geldim! Korkma artık, buradayım."

Giray abi...

Titreyen ellerimi ağzıma götürdüm. Şimdi artık gözyaşlarım korkudan değil, mutluluktan akıyordu. Gelmişti, beni bırakmamıştı.

"Ulan pezevenk!" diye haykırdı, Giray abi. "Nedir lan senden çektiğimiz ulan! Hiç mi vicdan denen bir şey yok sende! Kızın ulan o senin!"

"Ah!" diye acı bir feryat duydum, ses babama aitti.

"Bırak beni şerefsiz!"

"Asıl sensin şerefsiz! Öldürürüm ulan seni. Yemin ederim, bir an düşünmem öldürürüm! Dünya bir pislikten kurtuldu diye sevinir, kendi ayaklarımla gider paşa paşa teslim olurum!"

"Bırak beni!" diye haykırdı babam bir kez daha acı dolu bir sesle. "Tamam bırak, gideceğim!"

Giray'ın yumruklarını babamın yüzüne arka arkaya indirdiğini duyabiliyordum. Ama içimde gram acıma duygusu yoktu. Babama karşı olan bütün iyi duygularımı yitireli o kadar uzun zaman olmuştu ki, artık ona karşı sadece öfke ve kin hissediyordum. Bunu bana o yapmıştı.
Saniyeler sonra sırtımı yasladığım kapı yavaşça çalındı.

"Zerda," diye soludu Giray abi. "Gitti güzelim, hadi aç kapıyı! İyi olduğunu bilmem, gözlerimle görmem lazım."
Ne kadar istemesem de ağzımdan acı dolu bir hıçkırık koptu.

ZERDATahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon