10. Bölüm: Tehlike

50 11 0
                                    

Beyninizden vurulmuş gibi oldunuz mu hiç?

Sanki kafanızın ardında bir silah ve beyninizi dağıtan tek bir kurşun.

Yerde kanlar içinde yatıyorsunuz sanki ama paramparça ruhunuz dışında da sapasağlam ayaktasınız.

Kafamın içinde saatlerdir aynı cümle dolanıp duruyor ama her geçtiğinde yakıp kül ediyor orayı.

Teoman'ın annesi tecavüze uğramış.

Tecavüz.

Teoman'ın annesi.

Şimdi şimdi anlıyorum bazı şeyleri. Fikret, Teoman'a ait olan fotoğraflara göz ucuyla bile baktığında Teoman onun boğazına yapışmıştı. Yağdırdığı ölüm tehditlerini hala hatırlıyordum. Annesiyle alakalı en ufak bir konu bile olsa gözü dönen Teoman'ın derdini ben daha yeni yeni anlıyordum.

Annesi tecavüze uğramıştı. Allah'ım, söylemeye dilim varmıyordu. Düşünürken bile kendimi yerden yere vuruluyormuş gibi hissediyordum ama bu doğruydu işte. Bu gerçekti. Annesine karşı diğer insanlara ördüğü duvar gerçekti. Annesinin başına gelenler yüzünden olan korumacı tavrı gerçekti.

Bu nasıl olabilirdi?

Kendimi sanki bir şeylerin sınırındaymış gibi hissediyordum. Ne bileyim, bir duygunun, bir uçurumun...

Teoman masayı terk edip gideli saatler oluyordu.

Neredeyse akşam olmak üzereydi ama hâlâ gelmemişti.

Arayamıyorduk da.

Yani, arayıp ne diyecektik ki?

Evde de inanılmaz sessiz bir ortam vardı. Hepimiz öylece salonda oturuyorduk. Bunu hâlâ kabullenememiştik, bu kesindi. Salonda öylece oturuyorduk ve ne konuşuyor ne de birimizin suratına bakıyorduk. Sanki Semih'in söyledikleri yeniden aklımıza geliyordu birbimize bakınca. Gerçi hiç aklımızdan çıktığı yoktu ama, neyse.

Ne kadardır böyle oturduğumuzu da bilmiyordum. Her şeye o kadar yabancıydım ve yabancıydık ki, herhangi bir şey hakkında en ufak bir fikrimiz bile yoktu.

Ne zaman olmuştu, Teoman buna nasıl dayanmıştı? Bunu yapan şerefsiz şu an neredeydi? Annesi ne hale gelmişti olanlardan sonra? Kadın kim bilir neler yaşamıştı.

Allah'ım delirecek gibiydim!

Bunu nasıl yaparlardı? İnsan bunu yapmayı nasıl aklından geçirebilirdi? Bu o kadar aşağılık bir şeydi ki, düşününce bile midem bulanıyordu.

Ve bunu Teoman'ın annesi yaşamıştı.

Midem yeniden ağzıma geldi.

O kadar kötü hissediyordum ki kendimi, keşke hiç öğrenmeseydim, diyordum. Evet bencilceydi ama o kadar büyük bir acı vardı ki kalbimde, bunu yaşamak yerine hiçbir şeyi bilmeden, bir aptal gibi hayatıma devam etmek bana daha yakın geliyordu.

"Arasak mı acaba?"

Saatlerdir tek bir ses çıkmayan evde, ince bir ses duyuldu. Onu bu zamana kadar tanıdığımın aksine, sesi kendine güvensizdi. Yağmur bize bu soruyu soruyordu ama sesi bunu istemediğini avaz avaz bağırıyordu. Ne diyecektik? Arayıp nasıl konuşacaktık onunla?

BEŞ YAPRAKLI YONCA Where stories live. Discover now