KA-1

378 41 18
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum.

İyi okumalar dilerim.

****

Kaldığımız eve gelmek için bindiğimiz metroda pek sık konuşmamıştım. Onların sohbetine dahil olmak beni daha çok üzüyordu. Bu yüzden sürekli sohbetten kaçan ve susan kişi ben olurdum. Hiç konuşmamış olmam Çınar'ın dikkatini çekince 'Neden konuşmuyorsun?' diye sorunca modum olamadığını söyleyerek geçirtitmiştim onu.

Metrodan çıkarken yine Algan'ın bir şeyler homurdandığını duymuştum. Her zaman metroya bindiğimizde hoşnut olmayan gözlerle etrafı incelerdi. Arabası olmasına rağmen Çınar metroyla eve gitmek istediği için kabul ederdi. İşte aramızda olan fark buydu. O isterse kendi hayatını ve otoritesini bir kenara atar onun için elinden geleni yapardı. Ama benimle daha zar zor konuşuyordu kendisi.

Onun homurdanmasını duyan Çınar ona döndü. Kahverengi gözleri direkt hedefini buldu.

"Algan bir şey mi oldu?"

Sorusunun üzerine Algan yüzüne kocaman bir gülümseme oturtup bir elini omzuna atıp kendine çekti onu.

"Hayır bebeğim, sadece ayağım takıldı çıkarken düşecek gibi oldum ve onun için söylendim."

Yine samimiyet içeren sözleri ve hareketleri ile kendini açıklıyordu. Ona temas etmek için yanıp tutuşan bedenim gibi tıpkı o da yanıp tutuşuyordu Çınar'a dokunmak için. Onun bu tavırlarını görünce yine kendime küfürler ettim. Bir imkansıza aşık olduğum için.

İlerlediğimiz yolda evimizi görünce birazda olsa iyi hissetmiştim. Kocaman bahçesi olan müstakil ev beni ayakta tutmaya yetecek şeyler barındırıyordu. Bahçede olan türlü çiçekler, başı boş gezen kediler... Beni ayakta tutan şeyler çoğu zaman sırdaşımdı aslında. Kimseye anlatmadığımı onlara anlatırdım.

Bahçeye girerken Algan'ın yüz ifadesinin değiştiğine şahit oldum. Bu eve geldiği her zaman böyle olurdu. Bu yaşam bu konfor ona tersti. Kendi evi ve arabası olan ve pahallı bir yaşantısı olan kişi, bu eve sırf Çınar için gelirdi.

Evin kapısına gelince Çınar ayakkabısını çıkardı ve kapının önünde duran kilime bastı. Bahçeden ayrılan ve sadece mermer olan bu kısmı sürekli temiz tuttuğumuz için oraya bir kilim sermiştik. Bazen kapının önünde oturmak isteyince kilim bizi soğuk mermerden ayıran şeydi. Tabi ne kadar yararlı olursa.

"Sen gir içeri ben bir sigara içeceğim Çınar."

Çınar'a hitaben konuşan Algan ile adımlarım durdu. Bahçenin kapıya yakın olan tarafında yerde uzanmış kendini yalayan Pamuk ile o tarafa yöneldim. Biraz daha onunla tek kalmak fena fikir değildi.

Pamuk'u kucağıma alıp kilime oturdum. O sırada Çınar bana şefkatle, Algan ise boş gözlerle bakıyordu.

"Tamam ama çok kalmayın hava soğuk."

Kafa sallamakla yetindim onun uyarısına. Algan ise tam tersi olarak yılışık bir cevap verdi.

"Tamam anne."

Onun bu cevabına gülen Çınar içeri geçip kapıyı örttü. Ben ise gözümü devirmekle yetindim. Herkese soğuk olup başkasına bu derece yakın olması biraz sinirimi bozmuştu.

Pahallı olduğu yüz metre öteden anlaşılan deri ceketinden sigara paketini çıkardı. İçinde aldığı bir dal sigarayı dudaklarına yerleştirirken kenarda duran plastik sandalyelerden birine oturdu. Daha sonra diğer cebinden çakmağı çıkarıp dudakları arasında duran sigarayı yaktı.

Her hareketini büyük bir dikkatle izledim. Onu izlediğimi görünce kafasını 'hayırdır' der gibi oynattı. Bu hareketi ile kalbim hızlandı çünkü bugün ikinci defa benimle iletişime geçecek gibiydi. Onun bu hareketini cevap verdim hemen.
Kalbim ayrı dilim ayrı konuştu.

Her anını aklıma kazımak istiyorum.

"Hiç öyle dalmışım." diye geçistirdim.

Donuk bakışlarını üzerimden alıp karşıya bakarak sigarasını içmeye devam etti. Ben de kucağımda uzanmış patileri ile üzerimde olan kazağı çekiştiren Pamuk'a odaklandım. Onu daha yavruyken çöp kutusunun yanında bir kartonun içinde miyavlarken bulmuştum. Gözleri iltihaplı ve ağzı hafif yaraydı. Hemen veterinere götürüp tedavisini yaptırmıştım. O günden beri benimleydi.

Uzanıp kafasını öptüm uzunca. Tıpkı evladım gibi olmuştu. Ama eve girmiyordu nedensizce ben de bahçede bakmaya başlamıştım ona. Biraz başını okşadıktan sonra ayağa kalkıp onun mama kabını ve suyunu kontrol ettim. Daha sabah çıkmadan yenilemiştim ama bakmaktan zarar gelmezdi.

Kulübe tarzı bir yer ayarlamıştım ona. İçinde yatağı bile vardı. Bu soğuklardan etkilenmemesi gerekiyordu.

Ben onu yerine bırakırken kapının açılma ve kapanma sesi geldi. Arkamı döndüğümde Algan'ın orada olmadığını gördüm. İnsan bir haber verirdi. Kaşlarım çatık bir şekilde eve ilerledim ve ayakkabılarımı çıkarıp içeri girdim.

Eve adımımı atınca burnuma gelen yemek kokuları ile gözlerimi yumdum. Erkut yine döktürmüştü anlaşılan.

Erkut ile üniversitenin ilk yılının sonlarına doğru tanışmıştık. Ev sahibi o ve arkadaşlarını evden çıkarınca dışarıda kalmışlardı. Ben ve Çınar aynı evi paylaşınca yeni bir arkadaşa hayır demezik. Zaten 3+1 olan evimizde boş bir oda vardı. Ona bu teklifimizi söyleyince çok mutlu olmuştu. Bir yıldan fazladır neredeyse bizimle yaşıyordu. Çınar ve ben kadar kardeşlik bağı olmasada aramızda, çok yakındık.

Erkut ve Çınar fiziksel özellikleri ile birbirlerine çok benzerdi aslında. İkisi de 1.85  boyundaydı. Boylarının yanı sıra kalıplı vücutları ile hayvan gibi duruyorlardı. İkisi de  beyaz tenliydi ama Erkut'un teni daha açıktı. Yüz hatları keskindi. Aralarında tek bir fark vardı. Erkut ela gözlüyken Çınar'ın gözleri kahverengiydi. Ben ise hepsine göre daha kısa kalıyordum yanlarında 1.70 boyumla.

Mutfaktan gelen sesler ile oraya gittim. Erkut yaptığı salatanın sosunu döküyordu. Çınar ise masaya eksik olan tabakları koyuyordu.

Algan masanın en ucuna geçip oturmuş, gözlerini bir yere kitlemiş oraya bakıyordu. Sanki düşmanına bakar gibi bir ifade vardı gözlerinde. Bakışlarını takip ettim. Erkut'a kitlediği bakışları ile hiç şaşırmadım. O ne zaman bu eve gelse ona düşmanıymış gibi davranırdı. İkisi birbirinden pek haz etmezdi zaten. Ama Algan sırf Çınar için geliyordu buraya ve katlanmak zorundaydı.

Bu boğucu atmosferi dağıtmak için birkaç kere öksürdüm. Çınar ve Erkut bana dönerken Algan oralı olmadı. Tezgaha Erkut'un yanına gidip parmak uçlarıma çıkıp yanağından öptüm sıkıca.

"Kolay gelsin."

Bana kocaman gülümserken gamzeleri ortaya çıktı.

"Hoş geldin güzelim."

Beni kendine çekti ve aynı Çınar gibi saçıma öpücük bıraktı. İkisi de beni gözü gibi korur her şeyden sakınırdı. İyi ki karşıma çıkmışlardı.

Masaya konan salata tabağı ile herkes yerine geçti. Bir kişiden bile ses çıkmazken herkes yemeğini yemeye başladı. Yemek sonuna kadar sessizlik sürmüştü.

******

Hadi kaçtım ben.

Kupa Ası - GAY Where stories live. Discover now