47|Kara Kutuya Yolculuk

Start from the beginning
                                    

Çıraklardan kıvırcık saçlı olan kız "Eğer bunu yapmaya karar verirseniz yardımcı olabilirim. Gittiğim bölgelerden birinde bu konu hakkında eğitim almıştım." dediğinde başımı sallamaya çalıştım fakat başım çok kötü dönmeye başlamıştı. Tüm bunların panikten olduğunu biliyordum.

Alkın beni sıkıca kavrayarak "Meira? Neyin var? İyi misin?" diye sordu endişeyle. Başımı yavaşça iki yana salladım.

"Biraz hava almam gerek." dedim. Çok halsiz hissetmeye başlamıştım.

Egehan tedirgin bir şekilde elini koluma koyarak "Kana susamış bir vampir gibi görünüyorsun." dediğinde gülümsemeye çalıştım.

Alkın, Egehan'a ters ters bakıp beni aniden kucağına aldı ve "Tamam, çıkalım." dedi. Kollarımı güçsüzce boynuna dolarken mağaradan dışarı çıktı.

"Bu doğru olabilir mi?" diye mırıldandım. Başımı boynuna yaslamıştım. Yüzüme çarpan hava biraz iyi gelmiş olsa da midem hâlâ çok bulanıyordu. Etraf hâlâ karanlık ve pusluydu.

"Bilmiyorum ama Corvina hissettiyse doğrudur. O güçlü bir cadı. Ayrıca Büyücü de onayladı." diye cevap verdi.

Başımı iki yana sallayarak "Ben hamile olamam. Bunun için daha çok erken ve...bu çok yanlış. Ayrıca aramızda bir şey geçtiyse bile nasıl bu kadar hızlı hamile kalabilirim ki?" dedim.

Alkın beni yavaşça yere indirip elleriyle yanaklarımı kavradı. "Burası çok farklı bir evren. Hiçbir şey dünyadaki düzenle ilerlemiyor. Kaldı ki Karanlık Ruhlar Evi bu evrenin herhangi bir yerinden daha farklı işliyor. Orada zaman diğer yerlere göre daha hızlı akıyor, yani olmuş olabilir."

Söyledikleri midemdeki hareketliliği daha fazla artırırken daha fazla dayanamadım ve Alkın'dan uzaklaşarak öğürdüm fakat midemden çıkan şey beklediğimden farklıydı. Midemden duman çıkmıştı. Koyu renkli dumanla gözlerim kocaman açıldı.

Alkın yutkunup bir elini sırtıma koydu. Sesinde saklamaya çalıştığı korkuyla "Meira?" diye seslendi.

"Dorian? Neler oluyor?" diye sordum. Sesimle birlikte bütün vücudum da titriyordu.

"Sakin ol, şimdi içeri girip öğreniriz tamam mı? Bir şey olmayacak." Beni sakinleştirmeye çalışsa da onun da en az benim kadar korktuğu belliydi. Daha önce gözlerinde böyle bir ifade görmemiştim.

"Çok korkuyorum. Ben-ben ne yapacağımı bilmiyorum." derken gözlerim yanmaya başladı. Ağlamamak için gözlerimi gökyüzüne çevirip derin bir nefes aldım.

Alkın beni kendine çekip sarıldı. "Ne olursa olsun hep yanında olacağım. Yaşayacağın her şeyi birlikte atlatacağız. Seni asla yalnız bırakmayacağım, tamam mı? Sakın korkma." dedi. Sarılışı o kadar sıcak ve iyi hissettirmişti ki ona biraz daha sokuldum.

Aklımdaki tüm problemleri ve aramızdaki sorunları bir kenara koydum ve "Seni seviyorum." dedim.

Alkın'ın yüzü bana dönerken yeşilimsi mavi gözleri parladı. "Sana aşığım."

Bir süre sessiz kaldıktan sonra sıkıntılı bir şekilde iç çektim. "Şu zihne girme olayını ne yapacağız?" diye sordum. Eğer yapacaksak benim değil, onun zihnine girmeliydik çünkü bugüne kadar bilinçaltımda neler biriktiğini bilmiyordum.

"Sen ne istiyorsan onu yapalım." dedi Alkın. Hiçbir çekincesi yok gibi görünüyordu.

"Ya işler ters gider de orada kalırsak?" diye sordum.

"Bunun önlemini mutlaka alırız ama olur da işler ters giderse...Seninle sonsuza kadar bir yerde kalacak olma fikri hiç fena değil." dedi gülümseyerek.

Rüzgâr Sokağı'nın Tuhaf DövmecisiWhere stories live. Discover now